2 şubat.

Ne vazgeçiyor insan yaşamaktan, ölmekten… ölüm ne vazgeçiyor yaşam almaktan ve zaman yaşlandırmaktan…

Böyle işte insan, kısa bir vakit… oyalayıp durur şu toz zerresinde. Tezenesinde tırnakları biçilir ama vazgeçmez insan kan kusmaktan.

İlk defa birini kaybettiğimde,
dedim ki;
-neden?
-Bir nedeni yoktu, sonra uzun-uzadıya ikna ettim kendimi…

nedir yani?
neydi yaşamak isteği,
o isteği içime iliştiren de kimdi?
Neydi beni şimdi ben yapan ve sonra beni benden alan?

Yüzlerce sual, hiç cevap yok.

Şimdi oradasın ve sessiz, yalnız, kimsesiz, soğuk yutan karanlıktasın! Muhtemelen vücudunun tüm ağrısı dinmiştir. Artık canın yanmıyordur. Canın artık bedenini acıtamıyordur… Belki de en güzeli budur, her şeysizlik, hissizlik, acısızlık, kimsesizliktir belki de en güzeli. İşte böyle böyle sessizleşiyorum hayata, anlamsızlaşıyor yine her şey… her anlam kendi içinde anlamını yitiriyor, yokluğa bürünüyor.

Şimdi habersiziz birbirimizden… muhtemelen yanına gelene dek görüşemeyeceğiz… Hoş, sen buradayken de görüşmezdik zaten, sen beni aramazdın, ben de seni… orada bir yerde vardın ama benim için. Şimdi benim için bile yoksun… yokluğun en kolay tanımı oldun.

Her şey için üzgünüm, içimden sadece üzüntü geliyor. Olabildiğince üzüntü, üzülebildiğim kadar üzülüyorum. Seninle ilgili son hatıram; 2 şubat günüydü, hava buzu kesmişti adeta ve sıra bizdeydi, her şey tastamam ve kuralına uygundu, sana yakın kim var kim yoksa oralardaydı ama seninle ilgilenmiyorlardı, onlar hala bu dünyaya dair varlıklarından ve sahip olabileceklerinden bahsediyorlardı, bense usulca yaklaştım yanına, sen amansız bir uykudaydın, bir dağ emsaliydi bedenin ve yüzünde elimi gezdirip, düşen kaşlarını düzelttim, tıpkı Atatürk’ün kaşlarına benziyordu… Sen ondan daha Kemalist’tin yine de. Senden vazgeçemeyenlerin çığlıkları arasında senden çoktan vazgeçmişlerin omuzlarında ıssız bir dağın başına geldik… o an içimden “hiç bir dağı başka bir dağın içine sığdırabilir misiniz ki?” dedim… bir an duraksadım… onlarsa vazgeçmişliklerine bir an önce gitmek isteyişlerini ekleyip seni defnediyorlardı. Öyle kolaydı ki kalpsizlerin gözyaşlarına kayıtsız kalışları, görmeliydin… Oysa ne yangınlar vardı bir bilsen. Şimdilik hoşça kal.

#OD | Ölüdeniz * 1933 Kara < senden sonra, hâlâ dak.