Ben Kadar Dünya

Hadi anlat… Hadi söyle…

Dünya benim için; görebildiğim yer, işitebildiğim ve hissedebildiğim ne varsa orası… Sabah çığlık çığlığa martıları, yağmur yağdıktan sonra toprağının mis kokması… Çalı çırpıların alevini izlerken işittiğim çıtırtılar ve ateşin etrafında dönüp duran, uçuşan böcekler… Sıradan bir gezegen gibi değil, sevdiğim ne varsa burada. Zaten burada oldukları için mi sevdim yoksa zaten seviyor muydum, sevecek miydim burada olanları?

Bilmiyorum, bilmediğim ne kadar güzellikleri var…

Kaba değil aslında, narin, ürkek, güneş doğarken diplerine düşen gölgeler kadar var ve yok arasında aslında. Görebildiğim kadar yakın ve uzak, ne kadar da cılız aslında dünya, savunmasız. Güneşe sırtını döndüğünde Ay haberdar ondan, o da bir nevi güneş pudralı yüzüyle, nasılda aydınlatıyor geceyi ama. Medcezir için bulunmaz Hint Kumaşı.

Blue Foundation – Shine dinleyebildiğim yer, ya da bir lokmacık Beach House – You Came to Me… Ardı arkası kesilmeyen nefes alış verişlerim… Sonuncusuna kadar buradayım ve koklayacağım havasını.

Papatyaların koparıldıktan sonra koktuğunu öğrendiğim yer mesela ve bana öğreten kadının nefesleri de bu atmosferde.

İlk defa çilek yediğim yer burası, ilk defa Adem’in Elma’yı yediği yer gibi. İlk defa su içtiğim yer ve ilk defa nefes aldığım yer de burası, ilk defa aşık olduğumda şükrettiğim yer de burası. Bu yüzden mi ölümsüzlük istiyorum? Yoksa Dünya’nın benim olmasını mı istiyorum? Ya da Dünya’yı kötü yapan insanlardan kurtulmak için mi bir an önce gitmek istiyorum buradan?

Denizdeki balıklarından, gökyüzündeki kuşlarından, karadaki komik kedilerinden ve sadık köpeklerinden diğer insanlar için mi vazgeçmek istiyorum? Dünya’ya bir anlam katmak istediğim için mi anlamlı geliyor? Yoksa ne? Burayı anlamsızlaştıranlar yüzünden mi?

Doğanın şefkatli kollarından bunun için mi ayrılmak istiyorum? Yoksa her şeyi yakıp yıkmasını da yine doğaya mı atfetmeliyim?

Burası güzel bir yer, görebildiğin yer, işitebildiğin yer, maddenin asla yok olmadığı yer ve buradan daha iyi bir yere gidemeyeceklerken, bundan mı burayı kirletmeleri? Sadece Dünya’yı kirletmeleriyle kalmıyor, başka ne varsa onları da kirletiyorlar.

Dünya’yı kötü yapanlar var, küfredenler var, nedendir bilinmez bu kaygı, tasa, buradasın herkes gibi, gidecekken ebediyete herkes gibi neden bazı şeyleri kötüye kullanırsın ki.

Hayır hayır, burası benim zihnim ve kötülüğe yer yok, yalana yer yok, ne kadar güzellik varsa burada olmalı, kötülere ve ona sebep olanlara burada yer yok.

Sabahın serin ve tüyler ürpertmesi gibi yalın, sıcak yataktan kalkıp, soğuk marleyler üzerinde koşuşturmak kadar sade, bundan mutluluk duymalıyım… Yüzümü yıkadığımda aynadaki uykusuz görüntümü özleyeceğim çünkü…

Herkes dünyanın suçlu olduğunu düşünüyor, oysa bizi aşındıran zaman… göremediğimiz, işitemediğimiz ve tadamadığımız için hep dünyanın suçlu olması ama sorun değil, ben bunu da özleyeceğim. Ve bir zamanlar burada yaşayan biri olarak anılana kadar seveceğim Dünya’yı ve içindeki sevdiklerimi sevmeye devam edeceğim.

Ben Kadar Dünya…

 

Yazar Hakkında

Türkiye’de okur-yazar oranının %6’larda dolaştığı 21. yüzyılda sorgulama mekanizmalarının çalışmamasını sorgulamak oldukça gereksiz, biliyorum! Buna rağmen gündeme dair sessiz kalmak vicdanımın gürültüsünden uyumama izin vermiyor. Bu sorguları/tespitleri bırakalı uzunca bir zaman olmuştu aslında ve aslında ara-sıra gelip bir şeyler yazıyordum, şimdi bütün kinimi ve nefretimi kalemime alıp, yeniden yazmak istiyorum…

Ve bana engel olabilecek tek kişi yine benim…