Biraz Karamsarlık ve Biraz Sen Dokusu

Biraz Karamsarlık ve Biraz Sen Dokusu, bu günlerde çok fena aslında…

Bilinmezliklerle çevrili etrafımız, herkesin gerçeklerini sakladığı bir dünya bu ve şu an içimden dışıma taşmış Aşk’tan dökülen satırlar.

Bunu kaybetmem gerekiyor.

Çünkü gözlerinden dökülen her bir yaş bende yağmur etkisi. Yağmur yağdıktan sonra ki toprak kokusu gibi çekiyorum hıçkırıklara boğulmuş nefesini içime, göğsüm kabarıp uzunca bir nefes veriyorum. Ve o an yağmur yağmamasına inanamıyorum. Bu Sen misin ve şu an gerçek mi?

Doğa hiç önemli değil aslında… ama papatyaların koparılmasına da içerleniyorum. Toprağında kalsalar, ölümü bir Aşk yüzünden tatmasalar daha bir güzel görünecek sanki dünya gözlerime.

Bana aldırma, aldırmıyorsun zaten… Hiç istemesem de düşünceme mani olamıyorum. Ortalarda aklı karışık bir deli divane gibi dolanıyorum. Oralardayım, görebilirsin. Bunun Sen’inle alakası yok, tamamen benim zihnimle ilgili.

Bizi, şöyle düşün… Kader sahnesinde imkansızlıkları ile bir araya gelmiş iki aynanın birbirine bakan sonsuz görüntüsü gibi uçsuz ve bucaksız. Her bir yansımanın kendine özgü anlamları, bu ağır anlamların sonraki yansımalara çarpması, kiminin devrilmesi ve kiminin yüzyıllar boyunca ayakta kalacak olması. Kim bilir Oğuz’unun betimlemediği daha ne güzel cümleleri vardır o şiirlerin…

Önemli olan orada, iyi olman. Burada olmasan da olur. Elimi tutmasan da olur, gözlerime bakmasan da. Aşk’ının olması yeter de artar zaten, Aşk’ın varsa kalbimde, Sana ait ne varsa ben ona sahibim demektir. Bu da Aşık felsefesidir. Anlaşılmaz, anlatılmaz aslında… ve aslında bu benden başka kimsede bulamayacağın bir şeydir.

Belki de o yüzden kimsenin sevemeyeceği kadar seviyorum Sen’i ve ömründe kaç kişiyi tanırsın Sen’i böyle sevmesinden?

Önemli olanın aslında ”kavuşmak” olmadığını da anladım. Gözlerime bakışlarındaki düşmanlığın bir manası olsa bari.

yine soyutuz… birbirine bakan iki aynanın görüntüleri gibi sonsuzuz…

Kimi zaman özenilecek kadar iyiyiz biz ve onları kıskandıracak kadar da ilgi çekeriz. Sen’i anlatan milyonlarca Şair’den biriyim aslında ben, oysa kim bilir ne sözler yazılır adına da ne benim haberim var ne de Sen’in. Bu kızgın hissettiriyor.

Oysa bakınca gözlerine, kızgınlığımın, öfkemin gereksiz olduğunu anlıyorum.

Bana dokunduğunda ellerimin güneşin sıcaklığından nasıl yanmadığına hayret eder gibi bakar gözlerim. Bu yangından ötürü yanık tenim, rengim.

İmkansızlıklarla doluyuz, kimi zaman ben Sen oluyorum, çoğu zaman Sen’de kalıyorum. Kendime gelmek ne mümkün… Nefesini sayıyorken yanında olduğum her an, aklımın beni görmesi ne mümkün?

Ben sadece nefesinden alıyorken hayatı, çok değil bunu saymam, çok değil Sen’i düşünmem. O an başka bir şey de düşünmem ben, su içmek gelmez mesela aklıma… Şu an Sen’i hayal edemeyecek kadar yorgun ve Sen’siz zihnim. Yine de önemli şu kaderin sahnesinde rollerimiz.

Sonuçta, Sen’lerden ve Ben’lerden 7 Milyardan fazla olmasına rağmen ”Kavuşamamanın” bir anlamı olmalıydı. Kavuşamayınca anlamlı olur ya ”Kavuşmak” bunu da böyle savuşturuyor avutulmuş zihnim.

Ve ben buna;

Biraz Karamsarlık ve Biraz Sen Dokusu

diyorum.

#OD | Sevgiliye Mektuplar * Cayır Cayır yanıyorum Aşk’ından şükürler olsun.