Çay, İki KüpŞeker ve Bir Tebessüm

Hayatınızda hiç eksik hissettiğiniz anlar oldu mu? Çayı şekerli içiyorsanız yanında gelen iki küpşeker ne kadar da manidardır. Eğer şekerlerden birisi eksik olursa tam kıvamında olmaz yudumlarınız. İstediğiniz hazzı alamazsınız. Özellikle kış aylarında çayın önemi çoktur… İçinizin bile üşüdüğü bu zamanlar, yazı öyle özletir ki, kıta değiştirmeyi bile düşünürsünüz. Sevdiğiniz hiçbir şey gözünüze gelmez, yani önemsizleşir. Can bu derece değerlidir, aynı çayın yanında gelen iki küpşeker gibi.

İşte tam da bu yüzden, ”Çay, iki küpşeker ve bir tebessüm” de önemlidir.

Neden mi önemlidir?

Bir gününüzü düşünün, sabah kalkıyorsunuz ve soğuk marleyler üzerinde yürüyerek alelacele elinizi ve yüzünüzü yıkıyorsunuz. Dişlerinizi fırçalıyorsunuz ve odanıza geri dönüyorsunuz, elbiselerinizin başında yaklaşık on dakika harcıyorsunuz hangisini giymek istediğinize karar vermek için.

Sonra erkek iseniz, parfüm sıkmak ve saçlarınızı taramak yeterli oluyor genelde. Eğer kadın iseniz bir 15 dakika daha harcıyorsunuz makyaj faslı için. Aslında yüzlerinizde yüzünüzün rengi maskelerle güzel olunduğuna dair ne derece karar verirseniz o kadar zaman sonra ayrılıyorsunuz o malzemelerin başından.

İşe ya da okula gitmek için yola çıkıyorsunuz. Ayaklarınızı sıcak tutacak ayakkabılarınızı giyerek. Atkınıza sımsıkı sarılarak devam ediyorsunuz yolunuza… Arabanız varsa arabanıza şikayetlerle binerek ısınması için bir süre bekliyorsunuz… eğer arabanız yoksa dolmuş, otobüs ya da diğer vasıtalara kadar yürüyorsunuz… yürüdüğünüz sürece yine şikayet edip, hayıflanıyorsunuz.

Sonunda iş yerine ya da okula geldiğinizde rahat bir nefes alarak rahatlıyorsunuz. Gününüz genelde sıcak geçiyor ve akşam aynı şekilde evinize geliyorsunuz.

Ellerinizi, yüzünüzü yıkayarak ve makyajınızı da eğer üşenmiyorsanız silerek yemeğinizin başına kuruluyorsunuz. Karnınızı bir güzel doyuruyorsunuz ve ellerinizde 3-4 bin liralık telefonlarınızla vakit öldürüyorsunuz.

Sonra çay ve meyve faslı başlıyor. Çay bardağına iki küp şeker atıp, karıştırıyorsunuz ya da toz şeker… Önemli olan çayı karıştırmak… ve çaybardağının çaykaşığı ile öpüşmesinden çıkan o tuhaf bilinçaltının önemsediği ses… birbirinize bakıp tebessüm ediyorsunuz, gülüşüyorsunuz ve mutlu bir aile tablosu. Ya da gürültülü ve hararetli geçen ev halleri.

Hepsi bitiyor ve saat nihayet 11-12’ye yaklaştığınızda artık gözkapaklarınız ağırlaşıyor ve ölü bir insan edasıyla yatağınıza girip, uykuya dalmak üzere yatıyorsunuz… Elbette yatağı ısıtmak için harcanan o koskocaman 10 dakikayı da unutmamak lazım. Özellikle ayaklarınız soğuksa, ne zordur ısıtmak… Eğer tek yatıyorsanız zaten bu süre iki katına çıkıyor.

Nitekim, bir sonraki güne yine aynı şekilde uyanmak için uykuya dalıyorsunuz. Üzerine bir de okkalı bir rüya gördükten sonra bir sonraki gün yine zımba gibi ayağa dikiliyorsunuz.

Peki, tüm bunları ve benzerlerini yapabilmenize rağmen neden mi okudunuz?
Yapamayanlar olduğu için…

Yatağınız ve siz, gece iki kat daha soğuk olan sokaklardan çok ama çok uzakta. Dışarıda kalan yaşamdan çok uzakta… bir şekilde sokakta yaşamak zorunda kalan insanlarla dolu. Kediler ve köpeklerle dolu. Kuşlar bile aynı şekilde.

Oysa ”okkalı rüya’nın bile bir zerresini” hatırlamazken bir sonraki sabah siz. Şimdi gaflet örtünüzle iyi uykular.

Oğuzhan Deniz * Çay, İki KüpŞeker ve Bir Tebessüm

 

Yazar Hakkında

Türkiye’de okur-yazar oranının %6’larda dolaştığı 21. yüzyılda sorgulama mekanizmalarının çalışmamasını sorgulamak oldukça gereksiz, biliyorum! Buna rağmen gündeme dair sessiz kalmak vicdanımın gürültüsünden uyumama izin vermiyor. Bu sorguları/tespitleri bırakalı uzunca bir zaman olmuştu aslında ve aslında ara-sıra gelip bir şeyler yazıyordum, şimdi bütün kinimi ve nefretimi kalemime alıp, yeniden yazmak istiyorum…

Ve bana engel olabilecek tek kişi yine benim…