Denizyüzü

Deniz… şu gizemli su elementi, sıkıca birbirine sarılmış katrilyon çarpı katrilyonlarca atomlar. Hayatları yok ve var eder bir kudretle. Kimileri orada yaşar, kimileriyse onda… ve ne güzeldir bir balık için deniz. Öyle ya, boşuna dememişti şair, Sen Dünyamın Diğer Yarısı‘nda “Balığa deniz gökyüzü.” diye. Elbette vardır şairin bir bildiği, buna rağmen biri şair oluyorsa muhtemelen hiçbir şey bilmiyordur. Yine de çok tuhaf değil mi şu deniz… Mesela çok tuhaf, “denizyüzü” diye bir kavramın olmaması… Yeryüzü, gökyüzü var ama “denizyüzü” yok, oysa olmalıydı. En azından mantıken olmalıydı, biri akıl etmeliydi.

Ah benim şu karmaşa dolu zihnim, ne kadar da düşünceli ama dağınık ve ne kadarda deli-divane, bir o kadar da tehlikeli fikirlerle dolu. “Tüm bunların bir anlamı olmalı.” diye düşünüyorum hala. Saniyeler, dakikalar, saatler, günler, haftalar, aylar ve yıllar nehir olup dökülüyor zaman denizine, ömrümün şelalesinden! Ben bu saçma dağınıklığı toparlayamıyorum bile, zihnimin dışına çıkamıyorum. Ve biliyorum hala hiçbir şey bilmediğimi!


Beşiktaş Vapuru ve Martılar
(Tirat & Tuluat & Tragedya)

Denizin üzerinde demirden bir tabut gibi gidiyor şu bizim yaşayan cenaze kutusu, adına vapur diyorlar. Yürüyen ölüler savruluyorlar bir sağa, bir sola. Kimi neden burada olduğunun bile farkında değil… Sen ve ben, orada tek yaşam dolu iki insanız. Sen üşüyor ve bana sokuluyorsun, karnım aç olmasına rağmen martılarıma atmak için bir simit var ellerimde, paramparça. Heyecanla bakıyorsun gözlerime, henüz hiç simit atmamıştın martılarıma, oysa onlar seni tanıyorlardı, çoktan anlatmıştım seni onlara.

Evet, bu tablo gibi bir an… Vapurun itici düdüğünde, yaşlı bir adamın sesinde aynı anda kırılan yüzlerce cevizin çıkardığı gibi uğultulu egzotik bir ses, denizin gürültüsü, ılık-serin esen rüzgar insanları kucaklıyor, güneş henüz yakmaya başlamamış insanları, martılar çığlık-çığlığa izdiham içinde bir parça simit için, günün ilk dalgaları henüz kıyıya ulaşmamış, birkaç saat önce cinayet mahalli gibi sakin görünen ve hiç deniz görmemiş gibi davranan insanlarla dolup taşmış bile denizyüzü kenarı… İskeletler diyarı gibi şuan iskele. Tüm yaşayan ölüleri ve diğer olan bitenleri siktir edip bir sigara yakıyorum oksijene inat… Evet şuan senden başka her şeye aksi ve asiyim, sol kolumun altında kulağını kalbimin üstüne koyup ısınmaya çalışan senin tadını çıkarıyorum denizyüzünde. Evet, tüm bunlar sen ve deniz yüzünden, çünkü sen ve deniz zaten şair olan bir adamı yeniden şair edebilir… veya hiç şair olmayan bir adam efsanevi kelimeler yazabilir ve bir kadın bir adamı işte böyle bir anda şair edebilir ancak.


Ne var ki, zaman bu güzel anların da sonunu getirmekten vazgeçmiyor. Zaten ne geldiyse başımıza bu zaman yüzünden gelmedi mi? Öyledir çünkü, böyledir zaman! Senden aldıklarını öyle ustaca alır ki, ne olduğunu anlayamadan “keşkelerle” geçirmişsindir bile ömrünü. Ama insan hala farkında değildir aslında “keşke” derken bile aslında zamana teslim olduğunu, vaktini tükettiğini, kaybettiğini. Çünkü kaybetmek çok kolaydır.

#OD | O’uzaduyum * Denizyüzünde parlıyor ayın 14’ü.