Detay Manyağı Arzular

Detay Manyağı Arzular, buna Detay Manyağı Nefis de diyebiliriz.

İnsanlar artık düşüncesizlikten korkmuyorlar, düşüncesizce yaptıkları davranışlar onlara normalmiş gibi geliyor. Hatta bu düşüncesizlikten doğan hır-güre bile haklı gibi davranıyorlar. Nereye gidiyorlar, bilmiyorlar.

Günümüzün en yaygın ve en çok kullanılan akıllı telefonlara dair daha önce bir yazı yazmıştım… şimdi bana daha büyük bir felaket ve manyakça gelen başka bir şeyden bahsedeceğim…

Özellik severler için çalışanlar ”Özellikçi İşçileri”.

İsmini veremeyeceğim bir kaç internet sitesinde geçenlerde karşılaştım… Yeni üretilen telefonları alıp, cam kırılmazlık testi, GPU (Grafik İşlemcisi) CPU, RAM, CAM, SAR ve Kamera özelliklerini test ediyorlar.

Androno bilmem kaç işlemci, öyle kuvvetli ki, sizin bile beyniniz yetmiyor buna. Şuna bakın…
GPU bilmem ne grafik işlemcisi, öyle net ki, gördüklerinizden bile net…
CPU zaten aman Tanrım…
RAM 6 GB’mış, diğer özellikler mükemmel ama RAM 6 GB olmamış, 12 GB olmalıydı.
Kamerası, çift kameralı. (Bu cümleyi duydum, ”Kamerası, çift kameralı.”) Öyle hızlı fotoğraf çekiyor ki bunu açıklamanın bir yolu yok.


Bütün bu saçmalıklardan sonra bir kaç dakika sonra kendime geldim ve düşündüm. Bu cihazın ya da tanıttıkları neyse onun videosunu hazırlayanlar, üreticileri kendileri değil, dinleyen kişiler, izleyen kişiler değil, neyin muhasebesi bu? Para verdikleri için mi bilmem kaç çekirdeğine kadar inceliyorlar. Neden bu kadar detay var ve;

İnsanlar neden bu kıçından uydurdukları detaylarla birbirlerini ezmeye çalışıyorlar?

Ne yani telefonların işlemcileri hızlı olunca satın alan kişi, düşük işlemcili bir telefon alan kimseden daha mı zeki oluyor? Bu detaylar bizi daha mı zeki yapıyor?

Telefon, telefondur, alırsın, kullanırsın. Mükemmel olunca ne olacaksın ki asla mükemmel olamayacaksın, mükemmellikte sonradan uydurulmuş bir kavram…

Sanki çekilen tüm telefonların piksel sayısı denetleniyormuş gibi ve sanki birilerinin umurundaymış gibi bunlar, canı pahasına çabalayanlar. Ne saçma bir güruh olmuşuz böyle.

Altı üstü Instagram da yediğin yemeği paylaşıyorsun, aldığın yeni bir saati ve ayakkabıyı paylaşıyorsun. Ayağında zaten görüyor insanlar ama sen onu telefonlarında da görmelerini istiyorsun… Aslında haklısın, insanlar artık telefonlarından alamıyorlar gözlerini. Öyle özenti delisi olduk ki bu ne lahana turşusu böyle?

Henüz 1 yıl olmadan ve elinde ki telefonun özelliklerini tam anlamıyla kullanmadan insanlar bir üst modeli çıktı diye onu alıyorlar, taksitle alıyorlar, taksitsiz alıyorlar, kredi çekip alıyorlar, evindeki bir şeyi satıp alıyorlar vesaire.

Toplumun büyük çoğunluğu, anlamsız şeylere anlam yükleyenler tarafından kontrol ediliyor.

Bu detay manyağı arzular ve bu arzuları pazarlayanlar ve satın alanlar, sanki bütün dert-keder-tasa bitmiş gibi bunlarla vakitlerini geçiriyorlar. Bunlarla zamanlarını öldürüyorlar. Düşünmüyorlar ve üretken değiller.

Üretilenlere bağımlı yaşayanlar, aynı sigara bağımlılığı gibi. Telefonunun 6 GB RAM değerine bağımlı. İnternet hızına köle olmuş insanlar. Bunlar olmazsa, onlar da olamazlar. Kendilerini bununla tamamlamak nasıl bir kölelik emsalidir?

Beynimizin tamamını kısıtlıyoruz, o 6 GB RAM’i üreten de bir insan beyni ve buna başka bir beyin hayran hayran bakıyor, hayalini kurup öyle uyuyor. Sadece telefon değil mesele, bilgisayar, araba, çaycı bile şu anda kaç Watt olmuş, ona göre değer kazanmış.

İnanılmaz bir çılgınlık, aklımın bunu algılayamamasını anlayamıyorum. Okumak yok, yazmak yok, üretkenlik sıfır.

Her yerde özellik delisi manyaklar, bu manyaklara manyak firmalar bir şeyler satıyorlar… GSM Şebekeleri cayır cayır reklam veriyorlar, bizimki daha fazla GB veriyor, bizimki daha çok çekiyor, sizinki kötü, atın onu.

Bilgiye kıymet vermeyenler için ne kadar gereksiz bir bilgi. Bilginin gereksizi olmaz da o an o kişi için gereksiz.

Detay Manyağı Arzular ve Onu Satın Alanlar…

İşlem basit, insan denen varlık kendisini yenilmez, alt edilemez, açılmaz bir sır kutusu sanırken çoktan çözülmüş de haberi yok.

Önce size, sizde olmayan bir şeyleri gösteriyorlar, sonra onun bir başkasında olduğunu gösteriyorlar ve nasıl kullandığını, kullanırken neler yaptığını gösteriyorlar, siz ”bende neden yok acaba” deyip, kendinizi yeyip bitirirken, size taksitli, taksitsiz, peşin alımda indirimli verebileceklerinden bahsediyorlar. Bu durum size makul geliyor ve artık o düzenin bir parçası oluyorsunuz.

Çünkü bir şeyi satmak, için öncelikle bir Arzu yaratılmalı. İsteyebileceğiniz türden bir arzu ve insanların arzularının bir sınırı yok, ne verirsen onu alırlar, ne verirsen onu götürürler… Ve sonra, bu satın aldıkları şeyin üreticileriymiş gibi marifetlenirler, kasılırlar, kibirlenirler… Başkasını hor görürler ve ezmeye çalışırlar…

Kullandığımız hemen hemen her şeyde, bir başkasından üstün olma hevesi, arzusu içimizde yatan aç bir canavardır…

Ne yazık ki toplumumuz bunlardan çok daha kıymetli olanları görmezden gelirken, bu canavarlarına haddinden fazlasını verip, kendilerini çok ama çok şımartıyorlar. Çünkü reklamlarda ”Kirlenmek güzeldir. Kendinizi şımartmaya ne dersiniz? Herkesten üstün olmaya hazır mısınız? Bu parfümle hayvanları bile yoldan çıkarabileceksiniz.” deniyor.

Yahu, tuvalet kağıdı reklamında ”Kendinize bir fark yaratmaya ne dersiniz?” deniyor… Yani kıçımızla mı fark yaratacağız? Evet, maalesef kıçlarımızla fark yaratıyoruz, çünkü kıç önemli. Beyin kötü, pis, kaka… Ve beynini kullananlar beyinsizler, beyin yerine kıç kullanmak moda. Kıçsız insan olur mu? Ama beyinsiz insan olur. Hem de çok güzel olur… Programlanmış kıçtan kocaman egodan robotik insanlar.

İnsanların Arzularının bir sınırı yok, en iyisi ve en mükemmel olduğuna kanaat ettiği şey bile aslında arzusu için çok ama çok yetersizdir. Bunu kontrol edemeyenler günümüzün modern kölelerinden başka ne olabilirler ki?

Oğuzhan Deniz * Detay Manyağı Arzular

Yazar Hakkında

Türkiye’de okur-yazar oranının %6’larda dolaştığı 21. yüzyılda sorgulama mekanizmalarının çalışmamasını sorgulamak oldukça gereksiz, biliyorum! Buna rağmen gündeme dair sessiz kalmak vicdanımın gürültüsünden uyumama izin vermiyor. Bu sorguları/tespitleri bırakalı uzunca bir zaman olmuştu aslında ve aslında ara-sıra gelip bir şeyler yazıyordum, şimdi bütün kinimi ve nefretimi kalemime alıp, yeniden yazmak istiyorum…

Ve bana engel olabilecek tek kişi yine benim…