Din Nasihattir

Allah Rasûlü; “Din nasihattır, samimiyettir” buyurdu.
“Kime Yâ Rasûlallah?” diye sorduk.
O da; “Allah’a, Kitabına, Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün müslümanlara” diye cevap verdi.
(Kaynak; Müslim, İmân, 95)

Yukarıdaki hadiste belirtilen, Din’in yani İslamiyetin bir nasihat olduğu ve Samimiyetle ilgili olduğudur.

Nasihat; kötü işler yapmamak için, ya da kötü işler yapan birinin bu kötü işleri terk etmesi için telkinde bulunma, sözlü ifade ile yapılan kötü işin ya da yapılacak olan işten geri çevirmedir. Nasihat genelde daha önceden tecrübe edilerek yapacak olan kişiye bu tecrübelerden yola çıkılarak söylenen sözlerdir. Örneğin, ”Ankara’ya kış mevsiminde gidersen mutlaka kalın elbiseler al yanına, yoksa üşür ve hasta olursun.” cümlesi ”Soğuktan Korunmak” için yapılan bir nasihattir. Müslümanlar için bu nasihat Kur’an-ı Kerim kitabımızın tamamıdır. Anlatılan kıssalardan, verilen hükümlere kadar anlatılan her şey bizim için bir nasihattir ve buna göre yaşamamız gerekir.

Samimiyet; içtenlik ve doğruluktan gelmektedir. Samimi olan bir kişi yalan söylemek istemez ancak söylediği yalan bile kötü bir maksat ile olamaz. Bir işi kurtarmak, kötü iki kişinin arasını düzeltmek için söylenen yalan, yalan değildir. Sözden faydalanmadır. Samimiyet ise, içimizdeki ve ya aklımızdan geçirdiğimiz şeylerin birebir dışa vuruş halidir. Samimiyet sadece bununla da ilişkilendirilemez, samimi bir kimsenin aklının halis olması ve mantığının iyi çalışması gerekir. Doğru ve yanlışı birbirinden ayırt edecek mekanizmanın kendisinde bulunması gerekir. Bunlar olmadan da elbette samimi olunabilir ancak bir husus hakkında yeterli ve detaylı bilgiyi karşı tarafa nakledemez ve söyledikleri hava kalarak ikrarcı olamaz.

Hadisin devamında Peygamberimize, bu söylediğini açıklaması isteniyor ve şöyle cevap verdiği söyleniyor;

”Allah’a, Kitabına, Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün müslümanlara.”

Allah’a; Rabbimiz bizi yaratırken her türlü ihtiyacımızı karşılayabilecek şekilde muhkem yarattı. El, yüz, göz, kulak, ağız, dil ve daha nice nimetler bahşetti. O halde O’na samimi bir şekilde şükür etmek gerekir. Dinimiz bize Allah’a ortak koşmamak, O’na şükretmek, Hamd etmek ve tazim etmeyi öğütler, Kuran-ı Kerim din hususunda bu hadiste belirtilen ”Nasihat”in tamamıdır. Bu nedenle bize nasihat edileni samimi bir şekilde kabul etmeli, nakletmeli ve yaşantımızı buna göre devam ettirmeliyiz. Bize bu hadiste nasihat edilen budur. Din hususunda edilen nasihatlerin tamamı Kuran-ı Kerim’de yer almaktadır. Nasihat edinmek için Kuran-ı Kerim’i okumamız şart ve gereklidir.

Peygamber’e; son peygamberimiz, diğer peygamberlerimiz gibi başımızın tacı olan Muhammed Peygamber’e nasihat etmemiz söz konusu değildir. Aksine o bize nasihat eder ve dünya hayatımızda ileriye yönelik temiz işlem yapmamızı sağlar. Ancak burada kastedilen, hadiste belirtilen ”Nasihat” herkes gibi Peygamberimiz için de geçerlidir.

Kitabına; yüce kitabımız Kuran-ı Kerim, başlı başına bir nasihattir, kitabımızın herhangi bir nasihate ya da samimiyete ihtiyacı yoktur. Zaten en ince ayrıntısına kadar Allah Teala hazretleri bize açıklamış ve göndermiştir. Burada bahsedilen ”Kitabına” kelimesi, ”Samimiyet” kelimesine ilişkilendirilebilir. Böylece kitabımızı okurken ondan aldığımız nasihatler ve öğretiler neticesinde samimiyetle davranmalı ve hayatımızı öyle yaşamalıyız.

Müslümanların Yöneticilerine; müslüman bir yönetici ya da başkan, başbakan, milletin, halkın ya da halkların menfaatlerini düşünerek hareket etmeli ve her türlü nasihati önce kendisi belirlemeli ve ona göre hareket etmelidir. Halk adına bir iş yaparken samimi olup, ”Samimiyet”in getirmiş olduğu vasıflara sahip olmalıdır. Öyle ki Kuran-ı Kerim kitabımızı en bilen kişilerden olmalı ki, ondan aldığı nasihatler doğrultusunda hareket edebilsin ve ona göre davranabilsin, Kuran-ı Kerim’i bilmeyen bir kişi samimi olamaz, aslında samimilik duygusunun ona bir getirisi olamaz.

Bütün Müslümanlara; Bütün müslümanlar, Allah’ın getirdiği ve yasakladığı kurallara uymalı, Yüce Kitabımızı bilmektir. Elbette Kitabı bilen bir kimse Allah’ı bilir. Allah’ı bilirse, onun peygamberlerini, meleklerini ve daha nice yarattıklarını, nimetlerini bilir.

Yukarıda belirtildiği üzere bu Hadis’i kabul etmekte herhangi bir mahsur yoktur. Bu hadis ile amel edilerek Kuran-ı Kerime ve Nasihatlere ve Samimiyete önem verilebilir ve icra edilebilir.


Bu Hadisin Yanlış Anlaşılacak Yerleri;

  • Yöneticilere kesin bir tarzda güvenmek; hadis ilk okunduğunda, nasihat eden kişinin Allah, Peygamber ve beraberinde ”Müslüman Yöneticiler” olduğu kanısına varılmaktadır, oysa bu hadiste belirtilen nitelikler oldukça sarihtir. Bu hadisi ”Müslüman Yöneticilere” kesin bir tarzda inanıp, güvenmek, onlara her şeyimizi emanet etmek şeklinde anlamamalıyız.
  • Allah’a Nasihat etmek; Allah’a nasihat etmek imkansızdır, bilhassa bizim Allah’ın nasihatine, inayetine ihtiyacımız vardır.
  • Peygambere Nasihat etmek; Peygambere biz seçilmemiş kullar, takva yönünden Peygamberimizden düşük olan kimseler nasihat edemeyecekleri gibi şu anda da bizimle birlikte hayatta olmadığından zaten nasihat edilemeyecektir.
Yazar Hakkında

Türkiye’de okur-yazar oranının %6’larda dolaştığı 21. yüzyılda sorgulama mekanizmalarının çalışmamasını sorgulamak oldukça gereksiz, biliyorum! Buna rağmen gündeme dair sessiz kalmak vicdanımın gürültüsünden uyumama izin vermiyor. Bu sorguları/tespitleri bırakalı uzunca bir zaman olmuştu aslında ve aslında ara-sıra gelip bir şeyler yazıyordum, şimdi bütün kinimi ve nefretimi kalemime alıp, yeniden yazmak istiyorum…

Ve bana engel olabilecek tek kişi yine benim…