Dört Duvar Sessizliği

Selam sevgilim! Burası sensiz daha bir soğuk ve gün geçtikçe daha da derinime işliyor. Ayaklarım sürekli soğuk! Bu dört duvar arasına hapsettim kendimi, çay ve sigara içiyorum… bilirsin, bu iki bitki dünyada en sevdiğim şeylerdendir. Onlar olmadan kendimi eksik gibi hissediyorum ve yıllar sonra ikisinden de pişman olacağımı biliyorum…

Hep öyle olmuştur, pişman olmadan ölen muhtemelen yoktur! Hani benim şu koca kainatı sığdırdığım ama insanların yaptıklarını sığdıramadığım zihnim var ya, oranın neredeyse tamamını sen kaplıyorsun, buna rağmen pek farkında değilsin. Artık neredeyse hiç konuşmuyoruz, artık neredeyse ikimizden hiç bahsetmiyoruz. Sen suskunluğunda ve ben bu dört duvar sessizliğindeyim.

Yine de seni bir an bile özlemekten vazgeçmiyorum! Seni seviyorum ve seni sevmenin hiçbir yanlış tarafı yok. Kimsenin boynunu bükmüyor mesela, kimse evsiz kalmıyor zaten evsizler dışında… Neyse ki bu betimlemeleri de 30 saat geride bıraktım ve saate baktım, hala seni sevdiğimin kanıtlarından birisi. Öyle olmasa burada bu saatte olmazdım sanırım.

Burada günler İstanbul’dakine göre çok farklı değil. Ama mutlak bir sessizlik ve soğuk hakim… özellikle geceler çok daha karanlık ve çok daha sessiz. Bu karanlığın ve sessizliğin iyi bir tarafı da var, yıldızları çok net görebiliyorsun mesela, kent ışıkları olmadan yıldızlar çırılçıplaklar sanki! Gözlerimin içine içine bakıyorlarmış gibi.

İstanbul’u özlemiyor değilim ama burada olduğum için şükrediyorum. Çünkü burada ölümü ve mesafeleri daha iyi anladım. Bütün bunlar için nasıl vakit bulabiliyorum… tam olarak bilemiyorum. Hep şikayetçiyim gördüğün gibi, mutlu olduğum neredeyse hiçbir şey yok gibi, oysa her şey tastamam… İnsanoğlu işte… eleştirdiklerini kendi yaptığında normal, başkası yaptığında kınayıp durur…

#OD | Bendeniz * Dört duvar sessizliği…