Dudakların Kilitli

Bir günah, belki sırtımın kamburu bundandır. Doğrulmadı belim, evet, buna rağmen hayattayım. Olmasan da buradayım, sen orada pişmanlıklarını egona inkâr ettiriyorsun. Ve ben düşünceni inkâr ederken bile seni düşünüyorum. Ne tuhaf, artık parçalı-bulutlu gökyüzümüz, artık o anlamsız şiirleri yazan adam da öldü, buz gibi ellerinle öldürdün… Bölüp birkaç parça, savurdun etrafa. Yine de kimse de bulamamışsındır gözlerimin sana bakışındaki ışığı…

Yazık! Evet, kocaman bir “yazık” bıraktın ardında. Ellerimin tersiyle düzeltiyordum kırışıklıklarını, şimdi gözlerinin etrafındalar, bir milyon yıl yaşlanmışsın, karakterinden harcamışsın, tüketmişsin. Seni har vurup, harman savurmuş zaman, beni hapsetmiş bir “Vakit Tamircisi”ne.

Böyledir işte insan, hiç bilinmeyenli bir kainatın içinde, kendi uydurduğu zaman dilimlerine kendini hapseder. Çünkü böyledir insan! Dönüp, dolaşıp aynı yerlere uğrar…

Ağlak sabahlara uyanıyorsun!

Gelip dolandın yine ayaklarıma, ben paçalarımı silktim. Şu paha biçilmez görüntünün ardında kirli bir ruhla, karalayıp durdun takvimleri, ah edip olmamışlara, içlendin ve kahrettin. Sen kendi ayaklarına taşlar bağlayıp, kendi kendini attın boğazın serin sularına.

Bu yetmedi sana, aslında her şey hiçbir zaman yetmedi sana, sen hep hırslı ve ısrarcıydın, sen ömür hırsızıydın ve şükür ki erken uyandı kalbimin bekçisi gürültülerine.

Oysa, bir dizi gibiydi ömrümüz… her yeni günü yeni bir bölüm ve yaşanmamış heyecanlarla doluydu. Evet, o yarınlar bizim üstümüze doğuyordu, sen uyanıp göğsüme sokuluyordun bir solukla. Affedilmemiz gereken ne çok günah biriktiriyormuşuz meğer!..

Neyse ki pişmanlıklar kalbin nasırları gibidir. Ne kadar çok pişman olursan, kalbin o kadar taşlaşır, ağırlaşır. Neyse ki öyle oldu ve kalbi taşlaştım… Şimdi buna teşekkür mü yoksa isyan mı etmeliyim, bilmemekteyim!

Tanıyordun beni…

Bilirsin beni, karamsar ve kötümser biriyimdir. Olabildiğince siyaha boyalıdır tablolarım. Neredeyse tüm senaryolar benim için kötü sonla biter. Bu her zaman böyle değildi, başta benim de umutlarım vardı, insanlardan, insanlıktan, yaşamaktan ve hayattan… hatta ölümden bile umutluydum. Neyse ki bütün umutlarım bir-bir kırıldılar gözlerimin önüne, kulaklarım işitti umutlarımın kırılış haykırışlarını… Artık ne sen eski sendin ve ne ben eski bendim artık.

Şu insanlara nasihatler vermekten bıktım mesela, anlatmaktan yoruldum mesela güzellikleri. Öyledir, çılgındır insanlara bir şeyler anlatmak isteyenler, bildiğin çıldırmaktır bunun için çabalamak… Madem öyle, kendi bilir bilgisizler dedim ve artık onlar için savaşmaktan vazgeçtim… Oysa bilirsin benim irademi, demir dirayeti vardır elmacıklarımda. Öylesine çatıktır kaşlarım. Artık sakinim.

#OD | Bendeniz * Işığından yoksun sabahlar!