Geç Kaldın Zamanıma

Bu kadar yalan varken, hangi doğruya ulaşabilirsin?

Yollar ayrılır ve yollar birleşir. Yol aslında bir yere götürmez sen gitmedikçe! Öğrendim… gençliğimin omuzunda hala deri ceketi ve henüz dün karar vermişti gitmeye. Hala gitmedi, vazgeçmedi, zaten bizim Oğuz vazgeçmeyi bilmez! Öğrenemez.

Anlam veremediğim bir zamanın içindeyim, zaman geçip giderken zamanı anlamlandırmak için oyalanıyorum yine. Bilince ne olacaksa, bilmesem de o olacak.

Hangi doğruyu seçersem seçeyim, sonunda yanılmış oluyorum!

İnsan! Seçimleri doğrultusunda üzülür, oysa seçmediğini seçmiş olsaydı da sonuç değişmeyecekti. Üzülmek doğasında var ve seçimlerin arasında bir fark yok. İnsan, seçmediklerinin sonuçlarını bilmediğinden aklı hep seçmediğinde kalacaktı ve kaldı. Öyle oldu.

Şimdi iri kahve gözlerinden ruhuma yeni ela kesikleri açılıyor.

Belki de benim suçumdur, tüm bunlarla kafayı bozup, seni kendime çekecek ne varsa ardıma koymuyorum. Koymayacağım! Biliyorum. Çünkü benim kalbimin sevgisi böyledir, şu pahalı saatlerde ve arabalarda gözüm yoktur… çünkü mantıklı değildir. Sadece çay ve tütün mantıklıdır, anlamlıdır! Havanın bu sıcağına rağmen…

Eli dizimde ve savruluşunu savuşturuyor.

Yine de böyle olmamalı… yapmamalısın, beni dinlememelisin. Benimle yanmak mantıklı ve akıllı işi değildir. Gelmemelisin peşimden… yetişemeyeceğin kadar geç kaldın zamanıma. Ben bile yetişemiyorken henüz kendi zamanıma. Kısacası yapma! Aldanma bana, aldanma sözlerime!

Şimdi bir gözünü kırpsan, ben diğerinin içine-içine bakar yine de kırptığın gözünü özlerim. Ve ben özlerim bilirsin. Ve benim de ellerim dizlerinde, ateşimi harlıyorum! Üstelik havanın bu sıcağına rağmen…

Ve unutma! Yeni şarkılar anlam kazanıyor senin yüzünden!

#Yasef * Yapma, yaklaşma ateşime, yanarsın!