Günlerim

Kahverengi gözlerim uykusuz…
Yatağımdayım ve uykusuzum…
Sağa sola döndüm, yarını düşündüm kısa bir süre,
sonra uzun bir süre seni…

7-8 gibi açılacak gözüm…
Gün ışığını, odamın perdelerinden kırılmış vaziyette bulacağım.
Hareketsiz kalıp biraz, sonra elimi yüzüme götüreceğim,
beyaz tavanı seyredip derinden bir nefes çekeceğim göğsümü kabartacak şekilde.

Sonra kalkacağım sıcak yatağımdan, yüzümü yıkayacağım… dişlerimi fırçalayacağım…
Üzerimi değiştirip dış kapıya kadar aylak-aylak yürüyeceğim.
Ayakkabılarımın bağcıklarını 2 saatte zor bağlayacağım, sonra kapıyı açıp, sabahın güneşin sıcaklığından yoksun havasını yüzümde hissedeceğim.

Merdivenlerden ineceğim korkuluklara tutunarak, bahçeyi yürüyüp, bahçe kapısını açacağım,
gıcık eden o sese alışkınlığımla.
Önce sokağın aşağıda bulunan ucuna bakacağım, sona yönümü yukarıda bulunan ucuna çevirip yürüyeceğim 100 adım kadar, sonra otobüse bineceğim, sıkışık ve karışıklıkla kalabalık insanların olduğu otobüse, genelde ayakta gideceğim-gideceğim yere kadar.

Sonra kapı ıslık sesi gibi garip bir sesle açılacak… İneceğim, benimle birlikte inen insanlarla yürüyeceğim. Bütün gün çalışacağım, öğle aralarında Turhan abinin büfesine gidip çay içtiğim gibi çay içeceğim yemekten sonra. Belki değişiklik olsun diye su içerim. Sonra akşam olacak ve kararmış hava gibi bende günün yorgunluğunu yansıtacağım yüzüme. Aynı şekilde eve dönmek için otobüse bineceğim, farklı insanlarla… Yaşlı kadınlara ya da orta yaşlı hanımlara yerimi vereceğim onlar rahat yolculuk etsinler diye, onlarda bana sahte bir şekilde teşekkür edip gerilecekler kiraladığım koltuğa…

Durağa geldiğimde kırmızı butona basacağım ve DURACAK yazısı parlayacak kırmızı lambasıyla. İneceğim, 100 adım kadar yürüyüp bahçe kapısına geleceğim, annem bahçedeyse beş on dakika pinekleyeceğim, sonra kalkıp odama gideceğim, yatağıma uzanacağım, annem bir şeyler hazırlayacak ya da hazırlamış olduğu şeylerden yiyeceğim… Sonra uzanacağım, gözlerim bir süre dalacak… Sonra uyanacağım, yüzümü yıkayıp bir şeyler içeceğim, sonra kitap okuyacağım…

Kahverengi gözlerim acıdığında kitabı yastığımın altına itiştireceğim…
Gözlerimi elbise dolabımın üzerinde duran ve içinde senin anılarının olduğu kutuya çevireceğim.
Sonra bakmak isteyeceğim ama bakmayacağım, baktığım günlerimde oluyor.

Sonra dışı mukavva gibi sert defteri incecik A4 kağıdının altına koyup yazmaya başlayacağım.
Halimi anlatacağım.

Neler hissettiğimi, kendimle muhasebe edeceğim hislerimi.
Sonra içim sıkılacak ve müzik dinleyeceğim, dinlenmemi sağlayacak en iyi müziği.
Sonra hayallere dalacağım, seninle ilgili çeşitli hayaller kuracağım.
Farkında olmadan gülümseyeceğim, annem ziyaret edecek belki…
Hergün etmez ama arada yeni aldığı bir şeyi göstermek için gelir,
ya da ‘ben yatıyorum oğlum, istediğin bir şey var mı, hadi iyi geceler’ falan demek için.

Yazdığım sayfayı bilgisayar masamın, kapaklı sol gözünün üst rafına hergün bıraktığım gibi bırakacağım. Dişlerimi fırçalayıp, yatağıma uzanıp solumda, duvarda duran ışığın düğmesine sol ayağımla basacağım…

Birden kararacak etraf. Gözlerim bir süre göremeyecek.
Sonra alışıp azda olsa net görebileceğim.

Sola döneceğim, gözlerimi açıp kapayacağım.
Sağa döneceğim, pikemi üzerime tam kapatacağım.
Yüzüstü yatıp kollarımı göğsümle yatağın arasında sıkıştıracağım.

Dua edeceğim, garip hayallerime devam edeceğim.
Üzülüp ağlayacağım belki ama sabah kalktığımda aklıma bu gelmeyecek.

Derken-derken-derken uyuyacağım, sızacağım sarhoşlar gibi.
Sabah olacak tekrar, gözlerim yarım aralık şekilde görecek önce, aklıma sen geleceksin yine.
Ayaklarımın sıcacık altı buz gibi yere değecek. Her şey farklı olacak ama düşüncem asla değişmeyecek.
Asla duyamayacağın şekilde, ‘günaydın’ diyeceğim kısık sesle belki de içimden.

#Bir Şairi Asla Terk Etme