İçimden Aydınlık Değil Dünya

İçimden aydınlık değil dünya denen gezegen… benim için hep karanlıktır, dünya güneşe yüzünü dönse bile. Her zaman böyle değildim, yani karamsar ve kötümser.

Bir gün dedim ki,

”Neden her şeyin en kötü senaryosunu düşünmüyorum ki, böylece o kötü şey başıma geldiğinde hayıflanmam ya da yakınmam.”

Ve ondan sonra hep böyle düşünmeye başladım. Dünya artık hep karanlıktı, güneş benim için doğmaz, yağmur zaten benim için yağmazdı… ya da martılar benim için çığlık atmıyordu en azından…

Ne kadar kötümser yaklaşsam da bu her zaman böyle değildir. Hiçte olması gibi kabul etmek zorunda değilim bu yaşamı. Evet, bir kaderim var, bu satırları sabahın 06:32’isinde karalamam normal değil… Ve bu kader yazgımın doğrultusunda yazdıklarımda… Ve bundan her şey aslında. Benim inandıklarımla aynı olsaydı inanışlar, bütün bu dünyada olan bitenin bir açıklaması olur ya da bu olanların hiçbiri olmazdı.

Zaten bütün problem burada. Neden bazı kimseler benim gibi düşünmüyor? Ya da ben neden onlar gibi düşünemiyorum. Yani niçin birisini öldürmek bana güzel gelmiyor? Neden bir insan başka bir insanı öldürür anlayamıyorum. Buna o kadar ön yargılı yaklaşıyorum ki, anlamak bile istemiyorum.

Hiçte doğru değil milyonlarca dolarlık ya da milyonlarca liralık arabalara binen insanların olması. Diğer insanlar açken… hayvanlarda bile bir paylaşım söz konusu iken neden milyon liralık arabaya binmek için bir insan diğer insanı aç bırakır ki?

Ya da neden aç insanlar var ki? Neden insanlar başka insanları kendini önemsediği kadar önemsemez ki? Tür olarak aynıyız, yani sırf bunun için bile bir başkası önemsenebilir.

İşte bu yüzden dünyada sadece kendimle kalmak istiyorum. Güneşin doğması ya da batması o zaman anlamlı olabilir. Hiçbir insanın aç uyumadığı zaman anlamlı olabilir ya da hiçbir insanın açlıktan uyuyamadığı olmadığı zaman.

İnsanların öldürülmediği, özgürce yaşayabildiği, konuşabildiği ve her insanın başka bir insanın hakkına girmeden yaşayabildiği zaman benim için dünya aydınlık bir yer olabilir.

Ne oldu da insanlar bu denli birbirine nefret ve kin besler hale geldi? Neden savaşıyorlar? Niçin savaşıyorlar ve kim başlatıyor bu savaşları? Ne insanlar neden öldüğünü biliyor, ne de öldüren insanlar niçin öldürdüğünü biliyor… Herkes bilinçsiz.

Ne zaman rahatlayacaklar, artık kendilerinden başka öldürecek hiçbir şey kalmadığı zaman mı?

Her şey ne kadar da anlamsız sizin gözlüklerinizden bakınca… Oysa bir anlamı var hayatın, güneşin doğmasının ve dünyanın böyle deli divane bir şekilde güneşin etrafında pervane olmasının bir anlamı var. Ve gece olması için kendi etrafında dönmesinin de bir anlamı var. Sırf gece olsun diye mesela… Ağaçların da ya da bitkilerin de atmosferdeki oksijeni soluması için mesela… bir anlamı var her şeyin bu döngüde ve aslında sizin hiçbir anlamınız yok benim için. Gazetelerinizin, haberlerinizin, magazin haberlerinizin, futbolunuzun, basketbolunuzun, voleybolunuzun ne anlamı var? Şu dünya da tek bir insan mutsuzken mutlu olmanın ne anlamı var ki… senin gezegenin de, senin yaşadığın bir yerde mutsuz olan birinin olması rahatsız edici değil mi?

İşte bu yüzden içimden aydınlık değil bu dünya… ve bu şekilde devam ederse de hiç olmayacak. Hatta tiksiniyorum bu dünyayı sizinle paylaşmaktan. Hatta iğreniyorum ve hatta lanetler okuyorum hepinize.

Allah’tan, Allah’a inanıyorum ve cennete gitmeyi umuyorum. Sizsiz.

Kimsesiz orada olmayı ümit ediyorum.

Sizi anlamaktansa anlamamak olsun tüm meziyetim.

Yazar Hakkında

Türkiye’de okur-yazar oranının %6’larda dolaştığı 21. yüzyılda sorgulama mekanizmalarının çalışmamasını sorgulamak oldukça gereksiz, biliyorum! Buna rağmen gündeme dair sessiz kalmak vicdanımın gürültüsünden uyumama izin vermiyor. Bu sorguları/tespitleri bırakalı uzunca bir zaman olmuştu aslında ve aslında ara-sıra gelip bir şeyler yazıyordum, şimdi bütün kinimi ve nefretimi kalemime alıp, yeniden yazmak istiyorum…

Ve bana engel olabilecek tek kişi yine benim…