ilk kara gün.

Onlar, dudaklarından ne kolay söylüyorlardı ebedi gidişini. Anlatıyorlar ama ben hala anlamını arıyorum ölümün, ölmenin… Aslında anlıyorum, biliyorum ve farkındayım ama ne var ki ölülerim çoğaldıkça azalıyor mantığım… Bu gidişlerin dönüşü yok, hayat-yaşam tek gösterilik biletli ve bilet yanıp-bitti. Ardında anlamsız sahneler devam ediyor.

14.04.2022

Sen ve ben birbirimize benziyorduk. Öyle hatıralar var ki zihnimde, şimdi hangisini anlatmaya yeltensem ağlarım mız-mız bir velet gibi. Ağırıma gidiyor şimdi düşüncen, ağırıma gidiyor yalnızlığın, yalnızlığa terk edilişin…

İşte, ömrün ne zaman bittiğinin bilinmezliğine bir kanıt daha gözlerimin önünde. Evet, şimdi sen, bunun kanıtı oldun adeta. Senden vazgeçenlerle doluydu etrafın, ben ve benden akıllı birkaç kişi mavi gözlerinin içine bakıp, yalvarırcasına kalmanı diliyorduk. Ama senin dilin acılar kusup, vazgeçti. Vazgeçtin… bir çırpıda ve öyle kolay oldu ki vazgeçişin, inanmak güç istedi, güçtü.

Beyaz yüzünün ardında bir acımasızlık, bir kırıcılık vardı. Sen, sana iyilere iyiydin hep, belki de olması gereken odur… yine de mutsuz bir yokluğa denk geldi hayattan gidişin.

Hayatım kadar pişmanım her şeyde, yaşlandıkça artıyor pişmanlıklarım, keşkelerim… Keşkelerimin arasında yer almsaydın keşke.

İşte, insan böyledir, bir vardır, bir yoktur. Gözlerinin önündedir ama değildir. Bunu öğrenmek yakıyor. Nefes almanın tadını öğrendikçe, her soluğumda yanıyor canım. Bu tıpkı biz gibiydi.

Gidişine söyleyecek binlerce sözüm var, şimdi her şeyden vazgeçtiğim gibi bunları söylemekten de vazgeçtim. Çünkü söyleyince ne oluyorsa, söylemeyince de oluyor.

#OD | Ölüdeniz * Köklerinden bir çınarı söküp atabilecek güçtedir zaman!