Kaplumbağa Nazarında

Saat 17:33
Akşamın bir vakti
güneş bir vakte kadar veda ediyor.

Ben de veda edeceğim zamandan,
bir zaman.
Unutma,
geride bıraktıklarım var.

Henüz hiç etmediğim iltifatlar…
Beni yanına aldığında Rabb,
utanmamak için
değer ver bunlara…
Boş Aşk’larla geçmemiş olsun ömür.

Benim…
Oğuz,
Aşk’ın et giydirilmiş hali.

Ruh’um üflendiğinden beri,
Kudret Eli’nin üflese söndürür şu güneşi,
bunda derin mana, bilinmez, işitmezler, görmezler.

Azizim, asıl durum şu;

Sen, Benim tarafımdan sevilen ve başka kimsenin böyle sevemeyeceği bir mağdursun.
Mağrursun ama kelebeğin ömrü kadar ömrümüz bir kaplumbağa nazarında.
Vakit azalıyor.

17:39
Hiç bana bakışınla, güneşin ısıtması bir olur mu?
Peşinden ölüm gelse,
peşinen veririm canımı.
Peşimden sürüklenir meleklerim,
peşinen af diler mimiklerim.

İyi dinle,
iyi duy…

Bu hissedemeyeceğin kadar derinde.
Buna nefes de yetmez, ciğer de.
Bana mesafe de gerekmez, görmek de.
O köprüden geçti Oğuz.
Sıra dağlardan sıratlar var önünde.
Af dile de geçelim.
Evimize gidelim.

Bu mananın, masivaya mesken tutuşu.
Kaç defa volta attım Aşk’ın avlusunda.
Sen’i görebilmek adına.

Bu zindan, en güzel saraylardan da güzel,
öyle ya,

”AŞK YUSUF KUYUSU, KURTULANI AZDIR.”

Saat 17:44
Bilmem gerek bilmediklerimi
artık susmam gerek…
kırma kalbimi
ne bilirsin,
belki içinde hayat verici umutlar vardır.
Öyle acımasız olma.

Şu kadar zaman.
Zaman, aman dedirtmez,
bu hıza can dayanmaz,
öyle geçip gider canımdan.

Sevgili!
Beni ayıplama.
Ben de bilmiyorum neden böyle olduğumu.

İçimde bir mahkum var, tek ziyaretçisi Oğuz,
O’da Sen’den bahsediyor hep.

Olur mu?
Olmaz olur mu?
Oğuz Aşk’ı unutsa, dili susar.
Oğuz Aşk’ı unutmaz.
Sen’i hiç unutmaz.

Seni seviyorum.
Saat 17:48