Kendimi Topluyorum Sen’den

Kendimi Topluyorum Sen’den, ben de bana ait ne varsa Sen’de de ondan. Bütün bu olanlardan sonra artık biliyorum sevgilim.

Biliyorum sevgilim! Pek çekilecek bir adam değilim. Bilirsin Sevgilim! Ben onların sevdikleri pek çok şeyi sevmem. Zamanı kolumda gezdirmem mesela, hoşuma gitmez ölümü hatırlatması. Pahalılıktan da hoşlanmam… aslında onların hoşuna giden ne varsa ben onlardan pek hoşlanmam. Tek takım sakalım… onun da pek yakıştığı söylenemez.

Bazen her şeyin anlamsız olduğu hissine kapılıyor musun Sen’de?

Eminim kapılmışsındır… Havanın kekre olmasından biliyorum bende. Bunu öğrendiğimde ilkokuldaydım… Karatahtayla tanışmamdan sonra. Yazıp, yazıp silinmesi hoşuma gitmemişti. Eskiden kibirlenip şairliğime laf ettirmezdim. Şimdi kibri de hissetmiyorum… Sadece zamanın onlara biraz daha merhametli olduğunu düşünüyorum.

Güneş Sen’in şehrinde olsa da Ay benim şehrimde. Söylesene, karanlık olmasa aydınlığın değeri bilinir miydi? Nereden bilinecekti ki? Sen’i görmeden önce gördüklerimi değerli sanmam gibi bir şey bu. Biliyorum bu çok klişe bir söz. Söylediğim milyonlarca söz var, onlardan sevdiğin ile değiştirebilirsin eğer sevdiğin bir sözüm varsa.

Biliyorum sevgilim! Artık öğrendim.

İnsanları öğrendim mesela, asla öğrenilemeyecek olmalarını. Saçma olmalarını, sahte olmalarını. Gerçeklerden farklı olduklarını, kendilerine söyleyemedikleri yalanları olduğunu öğrendim. Sürekli kendini kandırdıklarını. Belki ben de öyle yapıyorumdur ve kendimi kandırıyorumdur. Kandırmak basit, kandırılmak basit. Çünkü insanlar basit.

Bildiklerimi öğrendim mesela, bilmediklerimi öğrenebileceğimi öğrendim… Bilginin sonsuz olduğunu ve bilgisizliğimin sonsuz olduğunu da öğrendim. Ve sonsuzdan bir şey eksiltemezsin, bilirsin… Yine de ‘’Sonsuzluğun da asaletini bozmak kolaydır Sen’i çıkartınca içinden.’’ derim ben. Sen ne dersin?

Masumiyetin kaybedilecek bir şey olduğunu öğrendim, asla tekrar masum olamayacak olmamı öğrendim, bir daha eskisi gibi olmayacağımı öğrendim…

Ölümün kesinlikle geleceğini öğrendim mesela, asla vazgeçilmez ölmekten, bunu öğrendim.

Dünyaya dair sevdiğim bitkileri öğrendim sevgilim. Ben çay ve tütün bitkisini seviyorum. Şekeri hesaba katmazsak ikisi bir araya geldiğinde ne de nadir bir Oğuzhan çıkarıyorlar ortaya. Bu karışım karanlıklarımı aydınlatıp görmemi sağlıyor. Evet ciğerlerim bundan şikayetçi, Sen’de kokusundan.

Bu dünyaya dair birçok şeyin önemsiz olduğunu öğrendim. Baksana tarihe, herkes kaybolmuş, herkes paramparça, hayat insanlar için yaşanması gereken vaktin toplamı mı bilmiyorum ama bittiğinde geriye bıraktıklarından bir şey kalmıyor. O da diğerlerinin pek umurunda değil aslında. Sadece işlerine geleni hatırlarlar…

Artık nefret hissetmiyorum, kimseden nefret etmiyorum. Aslında edemiyorum, etmek istiyorum da sanki bununla uğraşmak istemiyorum.

Artık rekabet ilgimi çekmiyor, benden daha üstün olmaları beni ilgilendirmiyor… herkesin aksine ben üstünlüğün pahalı ayakkabılar, pahalı saatler, pahalı giysiler olmadığını biliyorum. Onlar bunları meziyet sanıyorlar. Bütün dünya onların olsun, Sen benim ol. Bu umurumda.

Artık bilgisizlere tahammül edemiyorum… kendime de bundan dolayı tahammül edemiyorum zaten, bazen merak ediyorum da ‘’Kendimle nasıl yaşayabiliyorum acaba?’’ bilmiyorum.

Artık balkonda oturmak istemiyorum, şehrin gürültüsünü sevmiyorum. Çünkü bu çığlıkları benden başka kimse duymuyormuş gibi geliyor. Şehir bunca gürültüsüyle doğasının katledilişine ağlarken kimse bunu fark etmiyor. Şehir, sinir uçları olan ağaçlarının köklerinden yoksun artık, bu yüzden İstanbul artık acı hissetmiyor. O eski heybeti yok, kuşların cıvıltısında bile bir cızırtı var.

Her şey elektronik bir frekansın ipine bağlı ve bu ipe internet deyip resimlerini bu ipe asıyorlar… Diğerleri gelip bu ipten beğendiklerini alıyor… Neler var neler, ne kötülükler var bu ipte, kimler asılmış ipe, kimler idam edilmiş sallanıyor burada.

Korkmaktan da vazgeçtim, korktuğum şeyler bilmediklerim. Yani tamamen geleceğim. Başka hiçbir şeyden korkmuyorum. Geleceği pek düşünmeye fırsatım olmuyor. Genelde hayal dünyanda yaşıyorum. Beni görebiliyor musun orada? Neyse ki artık korkmaktan da vazgeçtim. Sanırım ruhsuzlaştım ama canım hala acıyor. Ruhsuz olsaydım acıyı hissetmezdim diye düşünüyorum.

Utanıyorum sevgilim, yaptıklarımdan ve yapmadıklarımdan utanıyorum. Tercihlerimden utanıyorum bazen, birine iyi gelecek bir şey yapma iradem varken yapmadığımdan utanıyorum, genelde aynadaki adamdan utanıyorum. Onu ben bile görmek istemiyorken…

Merhamet etmeyi öğrendim, affetmeyi de öğrendim, affedilmek istemeyi de ve yalvarmayı da öğrendim. Kibirden sıyrılıp yalvarmayı da öğrendim. Ama eskisi gibi, değersiz de olsalar insanlara hürmet göstermekten vazgeçtim, belki düzelirler demekten vazgeçtim, aslında tam olarak vazgeçmiş sayılmam bunu ara sıra hissediyorum yine.

Artık Kendimi topluyorum Sen’den sevgilim. Yeniden eskiye dönüyorum, eskiye döndükçe eskiyorum ama bunu seviyorum.

Bilirsin sevgilim, ben zamanla pek anlaşamam. Geçmesini hiç istemem, ölmemek için değil, sabit olmaması asabımı bozuyor. Ama ondan nefret duymuyorum, olması gerektiği gibi her şey.

Bunları neden mi anlatıyorum, Sen’sizliğimi düşündüğümde bu dünyanın her renginden soğuyorum, her şeyinden, her ahvalinden, her ahzanından, her hazanından, aklına ne geliyorsa hepsinden soğuyorum. Buz kesiyorum adeta… dünya için hissettiğim ve artık hissetmediğim ne kadar his varsa bunu Sen’de yapamıyorum…

Sen’i her an hissediyorum, Sen’i hissettikçe tekrar ısınıyorum, söylediklerin canımı acıtıyor, düşündüklerin ya da düşünmediklerini bile düşünerek kendimi üzüyorum… Yaptıkların canımı acıtsa da sanki büyülenmiş gibi canımı acıtmanı izliyorum. Yokluğunu düşünüp, yokluğa bürünüyorum, yok oluyorum.

Varlığını düşünüp, eski heyecanlı anlarıma dönüyorum. Oyuncaklarım aklıma geliyor Sen’i düşününce, masumluk geliyor ve merhamet geliyor aklıma, zihnim o kadar derin düşünüyor ki düştüğü bu düşünceden onu geri çıkarmak biraz zaman alıyor.

Ve anlıyorum sevgilim… kırılmayan oyuncaklarımın görevinin diğer oyuncaklarımı kırmak olduğunu, kurşun askerlerimin masum ama benim masum olmayışımı anlıyorum, gökkuşağının tapılacak bir şey olmadığını, papatyaların hiçbir Aşk için koparılmayacaklarını, insanların güvenilmez olduğunu ve buna devam edersem asla bitmeyeceğini anlıyorum artık sevgilim.

#OD | Sevgiliye Mektuplar