Kıskançlık


Kıskançlık

O fark etmese de,
kıskançlık,
şık bir takı gibiydi yüzünde.

Tehdit edip, sustu.
Korkmamıştım, yalnız hoşlanmıştım.
Sonra tekrar tekrar kıskandı.
Biraz da sahtelik vardı o an bakışlarında.
Dudaklarını büzüp,
aklımla dalga geçti.
Haklıydı da,
benim artık akılla ne işim olurdu?

Güneş O’nsuz artık gibi,
Ay desen zaten yarım,
yarın desen huysuz bir ihtiyar gibi,
ve gökyüzü umurumda değildi,
en sevdiğim martılar bile artık çirkin.

Kalbi kırıktı,
Bir kutu dolusu ölmüş papatya,
güzel kokuyordu,
içinde çocukluğundan kalma oyuncaklar,
görünce sevinçten ayakları yerden kesilmişti,
bu kendimi affettirmek içindi.

Affetti de,
çünkü kalbi tanıdığım kalplere benzemiyordu,
gerdanını tir tir titretirken,
beni yangınlara çağırıyordu,
gittim de.
Bir daha da dönmedim,
bir daha sönmedim.

Oğuzhan Deniz * Kıskançlık