Kurban Bayramı

Kurban bayramı…

İnsanların birbirlerine yardım ettiği bu mukaddes ay. Oysa bakış açımızı sadece Allah adına et kesmek ve fakirlere dağıtmaktan çıkararak genişletmek gerekir. Sorgulayan bir yapıya sahip olduğumdan her şey gibi bunu da sorgulamıştım ve soruma cevap ararken karşılaştığım ve okuduğum bir makale ”Kurban Bayramı”na bakış açımı değiştirdi.

”Hac” ile ilintili olarak ”Kurban Bayramı”nın gereğini yerine getiriyorlardı insanlar. Peki bu hep böyle miydi? Peygamberimiz zamanından beri bu şekilde mi gerçekleştiriliyordu bu ibadet?

Okuduğum bir makalede, ”Hac” kelimesinin toplantı manasına geldiğini ve ”kurban” kelimesinin de ”akraba”lık ile ilişkili olduğunu öğrendim. Çünklü müslümanlar kardeştir ve kardeşlik bir akraba mertebesidir… Yani Peygamberimiz zamanında ”Hac” bir konferans ve toplantıydı… oraya gelen misafirlere Allah’ın nimeti olan hayvanlardan keserek yediriyorlar, deyim yerindeyse ziyafet veriyorlardı.

Bu konferansa katılanlar İslam Alemi devletlerinin birlik ve beraberlik içinde olmasını sağlamak ve eksiği olan ülkelerin eksiğini gidermek.

Mesela Nijerya’da Sığır çok sayıda var ama Buğday yok… Mısır’da da Buğday çok ama Sığır az sayıda, o zaman bu iki ülke aralarındaki anlaşmaya dayalı olarak mallarını takas edip, ülkenin kalkınması için birbirlerinden destek alıyorlar demekti. Bu verdiğim örnek basit bir takastan ibarettir, bunlar gibi aklınıza gelebilecek ne varsa hepsi ortaya koyuluyor ve isteyen ülke ihtiyacı olan kadarını alıp, kendi ülkesine götürüyordu.

Şimdi ise bu konferansın hiçbir örneğini göremiyoruz. Günümüzde ”Kurban Bayramı” dendiği zaman, et kızartmak, eti kıyma haline getirmek için emekli kuyruğu gibi kasap kuyruğunda beklemek, et haşlamak, kavurmak ve sakatat denilen hayvanın diğer organlarına dair çeşitli yemekler elde etmek ve yemek geliyor.

Bu bana mantıklı gelmiyor, elbette Allah’ın izin vermiş olduğu kurban eylemi yerine getirilebilir ama ne denli mantıklı bir günde binlerce hayvanın kesilerek, tıksırıncaya kadar ete boğulmak?

Bence ”Kurban Bayramı” Peygamberimizin zamanında yapıldığına dair atfedilen konferans şeklinde olmalıydı…

Ayakkabısı olmayana ayakkabı, evi olmayana ev, işi olmayana iş, sobası ve yakacak yakıtı olmayana yakıt vermek ya da kalıcı çözümler üreterek olmalıydı. Bu gün müslüman ülkeler birbirlerinden bihaber yaşıyorlar, İran kendi halinde, Suriye dağılmış durumda, Irak’tan bahsetmiyorum bile. Fırkalara bölünmüş şekilde hepsinin inancı kendine ve yaptıkları amellerle cennete gitmeyi niyaz ediyorlar.

Oysa Afrikada yaşayan çocuğun açlıktan kemikleri sayılıyor, ama İstanbul’da kurban kesen kişi kestiği kurbandan 7 hisse vererek yaptığı ibadeti tamamlıyor. Tamamlamış sayılıyor. Ve bunlarla ilgili binlerce hadis ortalıkta cirit atıyor. Doğruluğu tartışılır hadisler.

Ne diyeyim, bir günde 1 milyon sığırın kesilerek yenmesi mi mantıklı? Yoksa yılın bir günü bir araya gelip, fakir ülkelerin bir yıllık ihtiyacını karşılamak mı? Afrika’nın su sorununu gidermek için kurbanda kesilen tüm hayvanlara verilen parayla baraj bile yapılabilir. Bırakın barajı, Türkiye’den, Afrika’ya uzanan bir boru hattıyla su bile götürülebilir.

Allah yapılan tüm amelleri, kesilen tüm kurbanları kabul etsin ve İnşAllah İslam adına yürütülen ve dini İslam olan tüm ülkelerin ve dini İslam olan tüm insanların hayatlarını daim güzel eylesin. Çünkü o kudret sahibidir ve ondan başka gidecek kimsemiz yok.

Selam ve Sevgiyle.

Yazar Hakkında

Türkiye’de okur-yazar oranının %6’larda dolaştığı 21. yüzyılda sorgulama mekanizmalarının çalışmamasını sorgulamak oldukça gereksiz, biliyorum! Buna rağmen gündeme dair sessiz kalmak vicdanımın gürültüsünden uyumama izin vermiyor. Bu sorguları/tespitleri bırakalı uzunca bir zaman olmuştu aslında ve aslında ara-sıra gelip bir şeyler yazıyordum, şimdi bütün kinimi ve nefretimi kalemime alıp, yeniden yazmak istiyorum…

Ve bana engel olabilecek tek kişi yine benim…