Ölüm Beyazdır

-Bana ölümden bahseder misin?

Aaa, ölüm… Elbette bahsederim, gönlümün içinde sonsuza kadar kaybolacak şu bilinmezlik. Neden bilmiyorum ama ölüm denince insanın aklına hep karanlık gelmiştir. Nereden biliyoruz ki? Belki de beyazdır, aydınlıktır. Bir aydınlanmadır ölüm belkide. Bunu kimse bilmiyor maalesef. Kimse ölümden tam anlamıyla geri dönmemiştir.

Ama birinin neden bir başkasını öldürdüğüne anlam veremem. Ya da bir insanın neden kötü olduğuna dair şu mantık çarklarım bir türlü dönmez. Yani bir insan neden kötü olur ki? Neden kötülük yapar ki? Onlardaki mekanizma nasıl işliyor, anlayabilmiş değilim. Ve muhtemelen ölene kadar da anlamayacağım.

Askerden geldikten sonra annem benim için “Koç keseceğim.” diye adakta bulunmuş. Kan dökmenin bir adı daha. Ölüm sadece insanları öldürdüğünüzde bir suç sayılır gerçekten. Yani bir hayvanı öldürdüğünüz zaman kitleler ayağa kalkmaz ama bir insanı öldürürseniz o zaman insanlar buna tepkisiz kalmayabilir. Ve korkak olan insanlardan birinin cesaretine ihtiyaç vardır bunun için. Yani bu tepkiyi birinin başlatması gerekir. Yoksa kimse gık etmez. Adaklar ise, bizi Allah’a yakınlaştırmak için sunulur, ama yaratıcı bizim ölümü görmemizi ister bu ritüelle. Ne var ki, insanlar hiçbir zaman bunu görmezler… Çok kötü bir şey değil mi artık biz insanlara ölümlerin sıradan gelmeye başlaması? Birisi öldü dediğimiz zaman, kısa bir süre hayrete düşüyor, sonra kendimize dönüyoruz ve o an kendimizin öleceğini dahi düşünmüyoruz. Ve bu kişi tanımadığımız birisiyse eğer, yapmacık cümlelerle savuşturuyoruz başımızdan.

Gazetelerin manşetlerinde öyle haberler görüyorum ki, neredeyse gözlerim kanıyor. Evet, ağlamak bir nevi gözün kanamasıdır. Sana bir sonraki seansımızda ağlamaktan bahsedebilirim. Ama şimdi ölümü sordun… O yüzden istediğini alacaksın.

Ölüm, ikiye ayrılır. Kendiliğinden ölmek, birisi tarafından öldürülmek. Bu iki grup kendi içinde tekrar kollara ayrılır. Kaza neticesinde ölmek gibi. Birisini öldürdüğün için öldürülmek gibi. Nedense bu konuyu toparlayamayacağımı düşünüyorum şu anda.

Tekrar deniyorum.

Öldürülmek istemezdim. Birinin beni öldürecek kadar kalpsiz olması göreceğim en son şey olmamalı.

Yanarak ölmek istemezdim, boğularak, yüksekten düşerek ve trafik kazasında da ölmek istemezdim. Başımın gövdemden ayrılmasıyla da ölmek istemezdim. Hepsi çok kötü ölümler ve bu ölümleri tadanların canları için şimdi canım yandı.

Eninde sonunda öleceğiz ama değil mi? Peki bunca kargaşaya ne gerek var? Peki birinin seni öldürmesine ne gerek var? Zaman zaten bunu en güzel şekilde yapmıyor mu? Senin yerine birini çok güzel ve iz bırakmadan öldürüyor zaten. Birinden, onu öldürecek kadar nefret etsen bile, en iyi silah, zamanla onun ölmesini beklemektir. Üstelik, senden sonra veya önce ölmesi de önemli değil, sonunda öleceğini biliyorsun işte. Peki neden birisi, birisini öldürür ki?

Birini öldürmek istemem… Ama bazen öldürmek isteği içimden her şeyden çok arzuladığım bir duygu olarak dışıma yansıyor. Bu zamana kadar birkaç tane sinek, sivrisinek, birkaç tane hamamböceği, bir tane ördek ve sanırım bir tane kertenkele öldürdüm ve bunlar için pişman olmadığım, acısını yaşamadığım tek bir gün bile yok. Onlar bana hiçbir şey yapmadılar. Ama ben onların ellerindeki yegane şeyi, hayatlarını aldım. Evet, bunun için utanç duyuyorum ve affedilmek için yalvarıyorum.

-Kimi öldürmek isterdin? Az önce bazen birilerini öldürmek istediğini söyledin.

Birini öldürenleri öldürmek isterdim, çocukları katledenleri öldürmek isterdim, tecavüzcüleri öldürmek isterdim, kitabın “Öldürme” demesine rağmen birini haksız yere öldürenleri, öldürmek isterdim.

Savunmasız, masum birini, kadın, erkek, çocuk fark etmez, kim öldürdüyse, onu öldürmek isterdim. Üstelik çıplak ellerimle. Boğazına sarılıp, var gücümle sıkmak isterdim. Nefes borusunun ellerimin içinde kırılmasını isterdim ve o kemiksi kıkırdağın kırılış seslerini duymak isterdim. Sırf bu yüzden ellerimin kirlenmesine razı olabilirim. Ama yine de birini öldürmek fikri bana güzel gelmiyor.

Televizyonlarda birbirini öldüren insanların dizileri yapılıyor. Bir kocanın, karısına yaptığı işkencelerini gösteriyorlar insanlara. Sonra insanlardan merhametli olmalarını bekliyorlar. Bu toplum, gelecek nesiller, nasıl olur da merhametli olabilir ki? Ağaç yaşken eğilir diye bir tabir var. Bilirsin. Bu toplumun katili de bitmez, cahili de bitmez bu tarz televizyon programları yapıldığı sürece. Nasıl bitsin? Çok küçük yaşlardan beri gözüne soka-soka birilerinin öldürülmesi, tecavüze uğraması gösteriliyor. Sonra benim gibilere anormal gözüyle bakılıp, “delirmiş” diyorlar, oysa deli olan şu koskocaman dünyada ki herkes. Tekrar söylüyorum, ben deli değilim, deli olan birisi bunca şeyi sence nasıl düşünebilir? Ve normalleşmiyor mu sence de? Ve bilgisayar oyunları, ölüm olmayan çok az bilgisayar oyunu var. Ne tuhaf değil mi? Bilgisayar oyunu da olsa, birilerini öldürmek için insanlar oyun yapıyorlar… Sırf birisi birisini oyunda da olsa öldürsün diye. Bununla da kalmıyor, her şeyde biraz ölüm var, filmlerde, müziklerde, dizilerde, gazetelerde, kitaplarda ve liste sonsuza kadar uzayıp gider böyle. Ama mesele tam olarak, kimsenin bunları ciddiye almaması… Bu kadar gözümüze sokulmasına rağmen ölümün ciddiye alınmaması. Ciddiye alınmadığı sürece de normalleşmesi, çok ama çok doğal.

Ölmek… Ölmek çok doğal doktor hanım…

Herkesin sonunda gideceği şu yer. Önceden hayatın amacının ne olduğuna dair kafamı patlatırcasına düşünürdüm. Öyle çok düşünürdüm ki, başım ağrırdı artık. Sonra hayatın amacının tek olamayacağını fark ettim. Yani hayatın sadece bir amacı yoktu, birden fazla amacı vardı. Sonra fark ettim ki, hayatın amacı ölmekti. Ya dümdüz ölmek ya da geriye bir şeyler bırakarak ölmek. Sonra durdum ve uzunca düşündüm. Bu nasıl olabilirdi? Sonra eski insanlara baktım… Tarihe adını yazdırmış insanlara. Ölmüş olsalar bile isimlerinden güzel bahsediliyordu. İşte o zaman dedim ki, bir insan hayatının amacı, ölümüne hazırlık yapmaktır. Bütün hayatımızın ve hayat amaçlarımızın aslında güzel bir ölüme hazırlık olduğunun farkına vardım. Ayrıca ben inançlı biri olduğum için, böyle ölmenin bir ibadet olduğunu da hissediyorum. Yani geriye güzel şeyler bırakırsan, öldüğünde Allah güzel bir mükafat verebilir.

Düşünsene bir hastalığa çare bulup öldüğünü, ya da birini kurtarmak için öldüğünü. Hayatın amaçlarından birisi de bu sanırım. Başkalarının yaşaması için kendi hayatından bir şeyler vermek yada vazgeçmek.

Ölmek… Ne tuhaftır ölmek kim bilir?

-Ölmek sana göre beyaz mı?

Bugün 3 tane soru sordun… sanırım kendini iyi hissediyorsun.

-

Evet, bana göre ölmek beyazdır. Ölmek, karanlıkları, cahillikleri ortadan kaldırır. Artık göremediklerini görmeye başlarsın, hissedemediklerini hissetmeye başlarsın. Yokluğu, hiçliği ve diğer her şeyi hissetmeye başlarsın. Çünkü artık beden kabuğuna ihtiyacı yoktur ruhunun. Bu yüzden ölmek, karanlık yerine aydınlıktır. Aydınlanmadır.

Ve biliyor musun?

Ölmek bir insanın kaderindeki, hayatındaki en iyi gündür. Çünkü ölüm çok kuvvetli bir ağrı kesicidir. Başı çok ağrıyan bir adamın bile ağrısına son verir ölüm. Artık bedenini taşımak zorunda olmadığın için yorgunluk hissetmezsin. Artık işe gitmek zorunda değilsindir eğer ölüysen. Ve bu s*ktiğimin sistemi içinde çürümekten kurtulmuşsundur. Ölmek her insanın kaçtığı şeydir ama aslında bir insana en gerekli şey ölmektir.

Bir şey mi oldu?

-Hayır.

Öyle bakıyorsun da… Sanki “Kaç defa öldün de bunları söylüyorsun.” demek istiyormuşçasına bakıyorsun.

-Hayır, bitmek üzere, lütfen devam et.

Ölmek… Ölen kişinin yakınları tarafından hissedilen de bir şeydir ölmek. Yani birisi öldüğü zaman en çok da geride kalan eşi, dostu, akrabası acı çekiyordur. Mesela annemin ölümüne dayanamam sanırım. Yani dayanırım da içimde hep bir yer kanar durur. Babamın ölümünde de aynı şekilde, içimde bir yer kanar durur. Annesi ve babası olmayan kişileri düşünsene, onların özlemini. Onların hissiyatlarını. Ha bir dağı kökünden dinamitlerle patlatmışsın, ha annesi veya babası ölen birinin kalbini iki elinle avucunda sıkarak öldürmüşsün, ikisi arasında hiçbir fark yoktur.

İnsanlar ölümü çok az düşünüyor ve ölüme gerekli yatırımları yapmıyorlar benc…

-Bu günlük yeterli. Teşekkür ederim.

Pekala.

-İlaçlarını almayı unutma. Sonra görüşürüz.

Görüşürüz.

#OD – 7 / Seans 7