Ölüm Nedir?

Ölüm Nedir?

Ölüm… teknik olarak şu an yapabildiklerimizin hiçbirini yapamamamızdır. Ve ölmek insan hayatında sadece bir defaya mahsustur. Buna bağlı olarak yaşamakta öyledir. İyi ve ya kötü olmayı seçeriz ve bu doğrultuda hayatımızı tamam ederiz. Ancak ne zaman ve nasıl yaşamaya başlayacağımızı seçemediğimiz gibi ölümümüzün de nasıl ve ne zaman olacağını bilemeyiz. Elbette intihar edenler için bu geçerli değildir.

Ölüm herhangi bir materyal değildir. El ile tutulamaz, göz ile görülemez. Çünkü ölüm farklı bir boyuta dairdir, bu nedenle ölüm gerçekte Ruh’adır. Bedenlerimiz madde olduğundan kainatımızın yasaları gereği yok edilemezler… sadece form değiştirerek parçalanırlar, atomlara bölünürler, sonra başka bir formda tekrar birleşirler. Aslında bu kainatın tamamında bu şekildedir. Patlayıp saçılan gezegenlerden, dev alev toplarından güneş cücelerine kadar bütün yıldızlarda dahil. Bahsettiğimiz bu yeniden birleşme, ayrıştırmanın bir sonucu değildir, elbette maddelerin bir araya gelip yeniden bir form oluşturması ayrıştırmaya bağlıdır ama bu reenkarnasyon demek değildir. Çünkü reenkarnasyona göre maddeler değil, maddenin ihtiva ettiği bilinç geri gelir ve kaldığı yerden işlevine devam eder. Madde için bu geçerli değildir. Bilinç taşımadıklarından, bilgileri saklayamaz ve idame ettiremezler.

Ölümün belirtileri, belirtisizliktir. Haraketsizliktir, sadece insanlar değil, herhangi bir canlı ölümü tadar. Bitkilerden, asalaklara kadar her varlığın belirlenmiş bir ömrü bulunmaktadır. Burada önemli olan bilinçtir, bilince bağlı olarak maddeye bilgi işleyen formdur, yani ruhlarımız… Hastalıklı bir canlı vücut fonksiyonlarının düzgün çalışmaması nedeniyle ömrünü tamam eder, yani ölür. Ve bu, her zaman böyle olacağı anlamına da gelmez. Sağlıklı bir canlı da ölebilir, üstelik herhangi bir kaza geçirmesine, boynunun kopmasına da gerek yoktur. Dünya üzerinde ölüm nedeni belirlenemeyen bir çok vakâ bulunmaktadır. Birden bire, aniden ölen canlılar vardır. Bütün bunların neticesinde, ölebilen yani yerleştiği maddede sonsuz kalamayan ruhlarımız ile geçiririz ömürlerimizi.

Ölümün tam olarak içeriğini şu an da bilemiyoruz. İlahi mesajı günümüze kadar getiren Kur’an-ı Kerim dışında sağlıklı ve kesin bilgi edinebileceğimiz herhangi bir kaynağımız bulunmuyor. Çünkü, ölmüş olan bir varlığın dünya ile irtibatı kopmuş oluyor. Ölümü, ölmeden bilemeyeceğimiz için, Kur’an-ı Kerim hariç diğer kaynaklardan edindiğimiz bilgiler varsayımdan, tezlerden ileri gitmemektedir.

Ölümün binlerce tarifi, binlerce inanışa göre değişir. Elbette bunların mantığımıza en yatkın olanını İslam Dini, Kur’an-ı Kerim bize vermektedir. Ölürüz, çünkü imtihan ediliriz. İmtihanımızın neticesinde de ebedi yaşamımızda kendimize yer ediniriz. Bu inanış, tek Tanrılı dinlerin hepsinde aynıdır. Ölümden sonra ebedi bir hayat beklemektedir bizleri. Diğer inanışlarda ise ruhların sabit olduğu, başka bir bedende tekrar yaşayacağı, kısaca geri dönüşüm söz konusudur ve bu ispatlanmış bir bilgi değildir.

Bize ölümü en iyi açıklayan, yine bizi yaratan Allah Teala Hazretleri’nden gönderilen mesajlarda ve Peygamberimizin didaktik anlatımlarında mevcuttur. Buradan yola çıkarak bir çok ayet ve hadisten bilgi edinebiliriz.

Ölürüz… Çünkü Allah bonkördür, kudreti her şeye yeter. Allah’tan başka kim, yaşayan her bir canlının tirilyonlarca ilimine rağmen onu öldürüp yok eder ki zaten? O’na zahmet ve zorluk işlemediğinden bunca ilim…

Her şey var. Hayat yok

Yazar Hakkında

Türkiye’de okur-yazar oranının %6’larda dolaştığı 21. yüzyılda sorgulama mekanizmalarının çalışmamasını sorgulamak oldukça gereksiz, biliyorum! Buna rağmen gündeme dair sessiz kalmak vicdanımın gürültüsünden uyumama izin vermiyor. Bu sorguları/tespitleri bırakalı uzunca bir zaman olmuştu aslında ve aslında ara-sıra gelip bir şeyler yazıyordum, şimdi bütün kinimi ve nefretimi kalemime alıp, yeniden yazmak istiyorum…

Ve bana engel olabilecek tek kişi yine benim…