Ölümün Rengi

Kararsızlık en kötü değersizlik, bilmem neden… bir nedeni yok, nedensiz. Kimi zaman hep nedensiz. Sırf buradayım diye, sırf her şeyi yapabiliyorum diye yapmam gerekmiyor her şeyi.

Ben ölümü biliyorum, onun rengini gördüm… siyah değil, beyaz değil, onun rengi, renksiz.

Ben ölümü gördüm, haraketsizdi, nefessizdi, renksizdi.

Uyku bana ağır yük, öyle ki ölüme uyuyuş bile var canımın isteklerinde, ne istesem de olmadığından bunun da zamanı var… Biliyorum, bir zaman var, o zaman içinde zamansızlık, herkesin hakkını aldığı bir an var. Sonunda bir son var, o sonda birikmiş herkes ve herkesin birikmiş sevapları artı günahları… ne çok günah var, herkesin başından akıp gidiyor…

Benim yüzümden tüm günahlarım ve sevaplarım, buna kimse karışmadı, ne yaptıysam ben yaptım ve sadece buradayım ve sadece yapabiliyorum diye yaptım. Kabarmış faturalarımı tek tek öderken, canım çok yanacak. Ama biliyorum, benim yüzümden ne öldüyse, benim yüzümden ne hayat bulduysa, hepsi benim yüzümden ve kimse buna dokunmadı.

Dokunabildiklerimce kirlendiler, dokunamadıklarım hala saf ve temizler. Ve benim dokunmak istemeklediklerim ve dokunduğum ama hala temiz kalan bir şeyler var etrafımda.

Hala çocuk masumluğunda bazı şeyler, onları görebilmek için sadece bakmam gerekiyor, hatırlamam gerekiyor. Bilmediklerimin ışığına doğru yürürken, bildiklerimin karanlığı fikirlerimi değiştiriyor ve ben biliyorum artık ölümün herhangi bir rengi yok. Ben ölümün rengini biliyorum.

Herkes haklı ve her şey doğru herkesce, ah bu herkesler, canları çıkacasılar, bir türlü haksız değiller, neden nefes alıp verdiklerinden bile habersizlerken, hala haklılar onlara göre.

Defalarca aynı müziği dinleyebilirim, defalarca aynı yemeği yiyebilirim, defalarca uyuyabilirim ve uyanabilirim ve nihayetinde bunların hiçbirisi olmadığında, işte o zaman, ölümün de tadını almış olacağım ve bildiklerimle karşılaştığımda canımın acısından umarım affedilirim.

Ah bu haklılar ve ah bu canları hala yaşamdalarken nasihat alacaklarmış gibi ümitlendiklerim, ah bu ölümsüz gibi yaşayan ölümlüler, ah bu her şey kendiliğinden olmuşçasına unutanlar, ah bunlar, ah şunlar ve daha niceleri var hayatımda.

Ben serin bir koku biliyorum, içime çektiğimde huzur buluyorum, bunu defaetle yapıyorum… Ah bu ölüm, ah bu renksiz ölüm, kavuşsak da bitse şu dünya hayatı, bu dünya içerisinde yer alan binlerce çalıntı, binlerce alıntı… herkesin birbirine karşı üstünlüğü ve rekabet bitse artık.

Ve Tanrım, Allah’ım, Kibriya’m, biliyorum, yanımdasın, yanıbaşımdasın, bir an gittiğin yok, beni koruyor ve kolluyorsun, bana bir şeyler öğretiyor ve bana bir şeyler yazdırıyorsun, ben biliyorum Rabb’im, sen benimlesin, ve ben seninleyim. Umarım hesap günüm geldiğinde bildiklerimden dolayı beni affedersin. Bilmediklerimdense muaf tutarsın.

Rabbim, bu insanların nesi var? Çıldırmış olmalılar, onlar dünyanın renklerini görüyorlar, renksiz olan ölümden bir haberler, bilmiyorlar ve bilmeyecekler, Seni bilenler en güzel bilginler ve seni gören gözler en güzel gözler. Seni yaşamak en güzel yaşamakken neden onlar bunların farkında değiller. Rabb’im, ben ölümün renksizliğini öğrendim ve nihayette bir zaman olmadığını da biliyorum. Lütfen beni huzuruna kabul et ve bana başarmam için ne gerekiyorsa onu ver. Çünkü Sen zaten zenginsin ve Sen, Senden bir şey istenirse onu vermemezlik yapmazsın…

Seni seviyorum Rabb’im.

#Yaratıcıya Mektuplar