Ruh Kanseri

Her şey eskiyor!
Her şey değişiyor.
Çakmağımın benzini bitiyor. Son zamanlarda eskisinden daha çok sigara içiyor ve kendimi zehirliyorum. Bunu çok net bilmeme rağmen… “Benim ruhum kanser.” demiştim bir şiirimde yada yazımda… Şimdi bu sözü yazdığım için pişman değilim, yarın olabilirim, o denli de kararsızım kendime.

Biliyor musun Ahlâl’im, yazdığım hiçbir söz için pişman olmadım. Mesela hiçbir şiirimden pişman değilim, mesela yazdığım hiçbir mektuptan da pişman değilim… Kendini yazar veya şair sanan biri için sanırım en güzel şey bu olsa gerek. Pişman olacak şeyler yazmamış da olabilirim henüz. Henüz!

Bir söz yazıyorsun ve o orada öylece duruyor, yıllarca belki asırlarca. Ne var ki, bilinmek istemiyor olmama rağmen bilinmesini istiyorum. Bu çok tuhaf bir hissiyat, yazdıklarımın insanlara ilham vermesini ve okunmasını istiyorum ama bilinmek, tanınmak umurumda değil. Sanırım bunun benimle bile ilgisi yok, muhtemelen içimdeki bu benlik, yazdıklarımı atfettiğim kişiye, “Bak, sana benden başka yazan yok, bak, işte sen ancak böyle yazılabilirdin ve böyle efsanevileşebilirdin ve ben bunu başardım.” demek istiyor. Kısacası içinde “Sen”den başka bir şey kalmamış bir “ben” var demek istiyorum herhalde.

Hayat, insanı yalnızlaştırmak üzere yaratılmış bir sahne!

Ne güzel dedim değil mi? Bak! İşte yine yaptım ve bir söz yazdım gecenin lacivertine. Muhtemelen benzer bir cümleyi başka birisi de kurmuştur. Belki de aynısıdır… aynı düşünceleri düşünüp, aynı şekilde hissedip, hislerini yazan kişiler olarak kaç kişi vardır ki dünyada?

Ruh kanseri nasıl olabilir?

Ruh’un kanseri, yalnızlıktır Ahlâl’im, insan yalnız kalırsa ruhu kanser olur ve yalnızlık kan kusturacak derecede ağırdır. Ve çok da değerlidir. Benim yalnızlığım aşkla ilgili. Nereden bulaştıysam bu yangına, sönemedim bir türlü. Hiç anlamadığım ve çok sık tekrarladığım şeylerden birisi de şu; “Bir insan, bir başkasını nasıl kendinden bile çok sevebilir hale gelebilir ki?” yani ne olur da bir insan, başka bir insanı çok sever… İşte buna bir türlü anlam veremiyorum. Takıntı mı? Saplantı mı? Yani bu nasıl bir takıntı olabilir ki bunca insanın olduğu bir dünyada O’na rastlayıp, dengeni, kendini şaşırabilirsin… Anlamsız, manasız ve bu bildiğin dengesizlik.

Şiir yazmak istiyorum mesela şu an, ama yazdıklarımın hiç önemi olmadığından vazgeçiyorum sonra. Normalde ben bu kadar kolay pes etmem… Ama şu son zamanlarda boş veriyorum her şeyi. Kimin başına gelseydi, o da aynını yapardı. Boş verirdi.

İşte, tıpkı şimdi yapıp, yazmaktan vazgeçeceğim gibi. Çünkü ruhu kanser olmuş birinin iyileşme ihtimali 7 Milyarda 1’dir. O 1 ihtimalde, O’dur.

#Meftun