Sen’inle Hepsi!

Merhaba Sevgili!

Nasılsın?

Ben Sen’deyim. Bilmem kaç zamandır Sen’inleyim, evim Sen’sin. Ben’i arıyorum bu evde, kayboldum sanıyorum da, aslında oradayım, ortada. Günün öldüğü an, yine yokluğuma şükredeceğim.

Zamana isyanım…
Zamanla alıştım…
Zaman alıştı zamanla.
Sen’inle Hepsi!

Gülüşün bir dağı kökünden söküp atar.
Güneş günü doğurmaktan vazgeçer,
Ve Ay, vay haline, hiç ışık saçmaz.
Elem sarar dünyayı, karardı her yanı.
Açmazlar var etrafımızda,
şeytan günahtan beslenirken,
birkaç dua kovacak değil, asıl marifet içte, içtenlikte.

Biliyorum, bildiğimi biliyorsun,
bilmiyorsun, bilmediğini biliyorum.
Bir günlük yokluğuna denk ömrümün uykusuzluğu.
Uykusuz rüya görmek marifeti Oğuz’un.
Sen’inle Hepsi!

Bu buz!
Bu soğuk…
Bu ruhumu sırtımdan söküp alacak kadar acı.
Yine nefesim miktarımca kokladım saçlarından.

Öğrendim, yok sonu!
Biliyorum, yok yolu!
Görüyorum!


SEN’İNLE HEPSİ!

Günün en sıcak vaktiydi, öğlene dek bu sıcaklığı bekledi şu âşık, beklerken düşünüyordu, ”Zamanla aşık atılmaz.” ve öyleydi, Âşık, aşık atamaz zamanla! Ve dünya son hızıyla dönüyordu.

Gözlerini ovuşturup;
Söz… binlerce verdiğim ama tutamadığım söze inat söz!
Buzdan olsam eritirdi, sırf bana dokunsun diye ateşim çıksa.
Alnıma yazılmış olsa ”SEN” diye.

Sahiden, başka yolu yoktu, başka sonu yoktu. Nereye giderse oraya giderdi, nereye eserse oradaydı nefes nefese, soluk soluğa, nereden geliyorsa, peşinden o da geliyordu. Neredeyse, orasıydı varı da yoğu da.

Bütün bunlardan kurtulamadı, yüzü sakal bağladı, gözü yaş tuttu, yanakları tuz gölü. Özlüyordu ve özlemek hiç ayıp değildi. İçinde yaz günlerinin ılık rüzgarları vardı, Aşk estiriyordu, dışında kış ayında donmaktan korkan bir kuş… En kötüsü de yalnız donmak vardı kaderindeki belirsizlikte. Biraz son ve ilkbaharın tadı vardı dudaklarında, bu tat sonsuza kadar sürecek kadar damakta kalıcı, o yüzden hiç unutmaz ve hep aynı günde kalır, o günler ”Sen’inle Hepsi”.

Sen’inle Hepsi!

#OD | Sevgiliye Mektuplar * Etrafına bak, Sen’siz Sen’inle yaşayabilen başka kimin var?