Şiir Nedir?

-Bana şiirlerden bahseder misin?

Şiir mi? Kendi yazdığım şiirlerden mi yoksa herhangi bir şiirden mi?

-Kendi yazdıkların da olabilir.

Şiir. Aslına bakarsan bundan bahsedeceğimizi sanmıyordum. Geçen hafta konuştuğumuz gerçeklik kavramından sonra çok daha farklı bir konuya değiniriz diye düşünmüştüm. Özellikle geçen hafta sana ölümden tekrar bahsedebilirim demiştim ve sen de olumsuz bir şey söylememiştin.

-Lütfen şiirlerden bahset bana… Kendi yazdığın şiirler de olabilir, başkasının yazdığı şiirler de olabilir. Ya da her ikisinden de bahsedebilirsin.

Sana şiirlerimden bahsedebilirim. Yazmaktan daha önce bahsetmiştim, onlara ek olarak şiir yazmak sanırım bir sanat, sanat işidir şiir. Sanatçının işi. Ama bu iş öyle bildiğimiz mesai gibi değil. Ne zaman mesaiye başlayacağını burada kendin belirlemezsin ve en başından bununla ilgili bir anlaşma yapmazsın.

Şiir yazmayan adamlar gördüm, şiir yazılmayan kadınlar. Anlam veremedim!

Ne oldu?

Kağıda bir şeyler yazdığını gördüm.

-Sadece, bu söylediğin şey çok hoşuma gitti. Şiir yazmayan adamlar ve şiir yazılmayan kadınlar. Gerçekten de böyle, insanlar bunca güzellikten vazgeçip, başka nelerle uğraşabilirler ki?

Değil mi? Düşünsene, hayata gelmişsin ve tek işin şiir yazmak. Ama insanlar birbirine rakip olmayacak şekilde. Kusura bakma, bazen böyle söz arasında hayal dünyama dalıp, çıkabiliyorum. Yine onlardan birisi. Mesela dünyaya gelen herkesten bir tane şiir yazması istense ve o kişilerin şiirleri resmi bir internet sitesinde yayımlansa, yani devletin böyle bir sitesi olsa da insanlar sadece bir tane şiirlerini ekleyebilseler ya da dilekçe verip, ekletseler… Elbette sadece isteyenler. İstemeyenler eklemesinler ama yıllar sonra dünyaya gelen kişilere ilham olması açısından çok güzel olmaz mıydı? Belki bazıları şarkı olabilirdi.

-Bazıları şarkı olabilirdi.

Artık aramızda doktor ve hastalıklı düşünceleri olan kişilerin olduğu gibi bir ilişki yok sanırım. Benim gibi konuşmaya başladın. Artık sende de benden bir şeyler olduğunu görüyorum. 

-Sanırım bugün diğer günlerden daha hassas bir günümdeyim ve her söylediğine olması gerekenden farklı anlamlar yüklüyorum.

Olsun, sonuçta insanlığımızın bir parçası. Senin ve benim aramda olan şeylerin aslında iki kişi arasında konuşulanlardan çok daha fazlası olduğunu düşünüyorum. Buradan gittiğim zaman arkamda doktor hanımı bırakmıyorum, koskocaman bir hayat var ve bu hayatın kendine has özellikleri var. Yani doktorsun diye seni robotlaştırmıyorum zihnimde. Pek tabi bugün, diğer günlerinden farklı olabilir. Biz insanlar her gün güncelleme alan yazılımlar gibiyiz. Dolayısı ile düşüncelerimiz, öğrendiklerimizle değişebiliyor. Öyle olmasa hayat tek düzelikten geçilmezdi.

-Lütfen şiirler hakkında konuşmaya devam et. Bana en etkileyici şiiri söyle.

Kendi yazdığım şiirler arasında böyle bir şiir yok. Çünkü şiir, şairin çocukları gibidir. Bir şiir kötü yazılabilir ama okurken onu güzel okursan artık o güzel bir şiirdir. Aynı şey güzel bir şiir için de geçerlidir. Güzel bir şiiri kötü bir şekilde okursan, o şiir artık anlamsız kelimelerin oluşturduğu satırlardan ibarettir.

Kendi yazdığım şiirler arasında böyle bir şiir yok, çünkü şiir şairin şairane gördüklerine atfen yazılır ve hiçbir zaman şiirin yazıldığı kişiden daha efsanevi olamaz. İşte bu yüzden aslında hiçbir şiir, şiiri yazılandan daha güzel değildir.

Mesela, birine şiir okumak yerine şiirin yazıldığı kişiyi gösterseler, aynı etkiyi yaratır mı? Yaratmaz. Yaratmaz… Çünkü yaratılmış olandan etkilenmek insanın mayasında vardır. Öylesine etkilenir ki insan yaratılandan, bu etkinin içinde kendini kaybeder de bilinmez. Bazıları buna rastgelelik der, bazıları aşk der, bazıları farklı isimler verir.

Sana kendi şiirlerimden örnek vermem, çünkü şu an öyle bir hissiyatta değilim. Şiir de zaten hislerle yaşanan, algılanan bir olaydır. Ama bazı şairlerden bahsedebilirim. Her ne kadar şiir okumayı sevmesem de bazen merak edip, birkaç şairin hayatına ilişmişti gözüm bir zamanlar.

Şairler arasında ayrım yapmam ama şuna çok dikkat ederim, zaten bildiğimiz bir şeyi söylüyorsa şair kendi devrinde, yani şair hayattaysa ve zaten duyduğumuz şeyleri anlatıyorsa şiiri, buna şiir demiyorum, kelime oyunu diyorum. Yeni yetme şairlerin ellerinde kalem bile göremezsin artık, her şey bilgisayara, telefona yazılıyor. Bense kağıda dokunmayı, onun hışırtısını, kurşun kalemin kokusunu ve silgiden arda kalanları yaşamak isterim.

“Denize bulaştım, bunu ellerimin maviliğinden anlayabiliyorum.”

-…

Evet, bana göre, dünyanın tek bir şiirlik hakkı olsaydı, o şiir bu sözlerden oluşurdu. Ve dünyanın tek bir şairlik hakkı olsaydı, o da Turgut Uyar olurdu. Bu şiir ona ait. Ne zaman, nerede, kime yazdığını bilmiyorum.

-Tekrarlar mısın?

 “Denize bulaştım, bunu ellerimin maviliğinden anlayabiliyorum.”

-Ne demek istiyor sence?

Bilmem… Ama benim demek istediklerimi diyor.

-Peki, senin şiirlerinden bir tanesini söyler misin? Bir paragraf, bir satır, bir mısra da olabilir.

Tek bir satır söyleyebilirim aslında. Şöyle;
“Hadi, yüzümü yıka da silinsin Oğuz Makyajı, kendini gör ardından.”

-… Hadi, yıka yüzümü de silinsin Oğuz makyajı, kendini gör ardından.

Hayır, “Hadi, yüzümü yıka da silinsin Oğuz Makyajı, kendini gör ardından.”

-…

Ardımdan.

-Sen artık o olmuşsun ama dışındaki bu kabuk Oğuz olarak görünüyor demek istiyorsun.

Evet, tam olarak böyle. Bende artık kendinden başkasını bulamazsın, boşuna arama, tek yapman gereken benim içimdeki seni görmek.

-Güzelmiş… Son yazdığın şiir mi?

Hayır, artık şiir yazmıyorum.

-Peki, neden bıraktın şiir yazmayı?

Artık anlamlı gelmiyor, zaten anlamlı olanların hepsini yazdım. Çok fazla yazdım. Bazıları şiir, bazıları hikaye gibi. Ama artık şiir yazmıyorum. Yazmayı da düşünmüyorum. Bir nedeni yok gibi, konuşmamızın başında da söylediğim gibi, şiir, sanat biraz, sanatsal biraz…

Düşünsene, birisi sana şiir yazıyor ve sen hiçbir şiirini ezberlemiyorsun ya da bilmiyorsun, sadece okuyup, geçip, gidiyorsun. Ne kadar önemli olabilir ki artık? Bu başından beri böyleydi. Ben hep kendimin bir eksikliğini aradım durdum… Evet, işte bu doğru cümle dedim son yazdığım şiirde, sonra ise yine yazdım ve yine en doğru cümle bu dedim. Ama hiç bulamadım doğru kelimeleri. Sonra durup, düşündüm. Aslında benim cümlelerimin hepsi doğruydu. O yanlış okudu. Ve çoğunu da okumadı zaten. Öyleyse şair neden şiir yazar ki? Ya da nasıl şiir yazılır ki?

-Sen sevdiğin için yazmıyor musun?

Sevdiğin için şiir ya da bir şeyler yazmak basit bir eylem. Sen’i Seviyorum’da diyebilirsin. Şiir, sevdiğin kişiye Sen’i seviyorum demenin meşakkatli yoludur. Şiiri yazarken O’nu seven tek kişi ben, şiiri yazdıktan sonra O’nu seven tek kişi yine ben. O halde sadece ben, O’nu seven. Şiir yaz veya yazma, oku veya okuma, bazen insanları nasıl seveceğini öğrenmen gerekir. Bu aşık olduğun kişiyle ilgilidir. Sevdiğin kişi eğer şiirden anlıyorsa ona şiir yazarsın, eğer hikayeden anlıyorsa hikaye, sevgini göstermenin birçok yolundan sadece bir tanesidir şiir yazmak ve bazen şiir yazmak, sadece şiir yazmak olarak kalır… İşte o zaman öğrenirsin birini sevmeyi. Yani sevdiğin kişiyi nasıl sevmen gerektiğini.

-… (Masadaki alarm çaldı… Doktor önündeki kağıtları topladı ve 7’ye baktı.)
Birlikte öğle yemeği yiyebiliriz istersen.

Başka bir zaman belki.

-… (Sessizlik ve tuhaf bir kısa bakışma.)
Peki o halde, haftaya görüşmek üzere.

Görüşmek üzere.

#OD – 7 |  Seans 12