Görüyor gözlerim!
Sanki hiç görmemişler gibi ve sanki hiç görmüyorlar gibi.
İşitiyor kulaklarım!
Sanki hiç işitmemişler gibi ve sanki hiç işitmiyorlar gibi.
Günah böyledir işte, gözlerin hiç görür hiç görmemiş gibi.
Günah...
Ben deniz, Oğuzhan Deniz, birçok söze Aşk’la başladım, en sevdiğim iki bitki çay ve tütün… Ben Deniz, Oğuzhan Deniz, Birçok sözü gecenin uçsuz bucaksız karanlığında yazdım. Saat 03:10 açım.
Görüyor gözlerim!
Sanki hiç görmemişler gibi ve sanki hiç görmüyorlar gibi.
İşitiyor kulaklarım!
Sanki hiç işitmemişler gibi ve sanki hiç işitmiyorlar gibi.
Günah böyledir işte, gözlerin hiç görür hiç görmemiş gibi.
Günah...
Bir günah, belki sırtımın kamburu bundandır. Doğrulmadı belim, evet, buna rağmen hayattayım. Olmasan da buradayım, sen orada pişmanlıklarını egona inkâr ettiriyorsun. Ve ben düşünceni inkâr ederken bile seni düşünüyorum. Ne...
Evet, günahlar oradalar, ortalardalar, etime batıyorlar ve ben bunu kâr sanıyorum aklımca. Oysa aklımda binlerce el değmemiş güzel fikir vardı, bu başlangıçtaydı. Ömrümün keşkelerini peşimden sürüklüyorum şimdi prangalarımdaki zincirlerle...
Ben, çok üzgün, çok budala… mesafelerle arası hiç iyi olmayan adam! Yazdıklarım, yazmaya başladığım ilk günden beri anlamsızdı. Oysa içine ne ilimler saklamıştım şu şiirlerin, şu denemelerin… Anlamayı denemek yerine, kapattılar...
Selam sevgilim! Burası sensiz daha bir soğuk ve gün geçtikçe daha da derinime işliyor. Ayaklarım sürekli soğuk! Bu dört duvar arasına hapsettim kendimi, çay ve sigara içiyorum… bilirsin, bu iki bitki dünyada en sevdiğim şeylerdendir. Onlar...
Hiç! Kocaman bir hiçlik!
Ve öğrendi şair hevesleri…
O hevesler ki öncesinde gelir her şeyin!
İşte tüm bu kocaman hiçliğe rağmen!
Madde bağımlılığındalar ve konuşur dudaklar...
Bu Zemistan’ın ilk günü. Gündüzler burada soğuk, geceler zemheri ateş keser. Öyle ki, insanın içine içine işler. Öyledir zaten, onlar üşürler, ben üşümem göğsümdeki ateşten… martılar yerine burada kargalar üşüşürler. Ne var ki her yer...
05:37. Bu sende sabahladığım son geceydi. Artık buralı değilim, aslında hiç olmamıştım. Seni seviyordum ama sevdiklerim yüzündendi tüm sevgim. Sevdiklerim bir-bir gidiyorlar ve benim seni sevmek için bir nedenim kalmadı. Elbette özleyeceğim seni...
Kaybolmuyor ama geçip gidiyor zaman!
Sıradanmışım gibi bakıyor kainat. Evet, bu böyledir. Şimdi binlerce yok oluştan bir var oluş senaryosu bu yarım gönülle ölüş sahnesinde. Evet, bu böyledir. Ölen herkes ölüme yarım...
Bir alıp veremediği var elbet gökyüzünün yeryüzüyle, yeryüzünün gökyüzüyle, denizyüzünün yeryüzüyle!.. öyle ya, her şey nasıl da olması gerektiği gibi olması gerektiği yerde.
Kimsenin literatüründe yok şu denizyüzü! Oysa benim yüzümden...
Yeni yollar var önümde, gitmek ve gitmemek benim elimde. Neye niyet, neye kısmet hayat, neyse ki, neyse ne diyorum şimdi! Olduğum gibi göründüğümden bile emin değilim, hatta göründüğümden bile emin değilim Kahve Etkisi gözlerine....
İçimde gürültü, dışımda çıt çıkmıyor.
İçimde fırtınalar, dışımda çarşaf deniz.
Yürüyorum bu dönülmez yolda,
yürüyorum tek yönlü bu yolda,
yürüyorum yeryüzünde, ter yüzümde,
yürüyorum…
… yürüyorum.
Şu eski...
Uykusuzluktan midemin bulandığı saatteyiz. 05:23’te. Birazdan üçüncü kahvemi içeceğim ve tüm gün uyanık tutmasını bekleyeceğim… Kahvenin uykuya iyi geldiği inancıyla! Oysa daha önce böyle olmadığını 100’den fazla kez...
İçim çok karanlık, bıraksam tüm dünyayı ablukaya alır güçte. Bir nevi karanlıkta bırakacak her şeyi, bir örtü gibi. Öyle uzun cümleler kurdum ki şehit oldu bağlaçları bu dünya yüzeyinin çamurdan şekillenmiş toprağına sebepsiz...
İlk cinayetin Aşk yüzünden işlendiğini bilmeyen yoktur muhtemelen. Muhtevasının ne olduğunu kimse bilmiyor yine de. Çok fazla yazılıp çizildi, belki de insan ilk düşünmeye başladığı andan bu yana insan aşk hakkında yazıp...
İnsan, kandırılmaya meraklı. İlk kandırılışımızın üzerinden binlerce yıl geçti, ilk kandırılan varlık kin besledi, büyüttü… Sonraki nesillere aktardı. İnsan duyguları böyle kullandı.
&
Biliyor...
Ay gökyüzünde bütün ihtişamıyla parlıyor. Yağmayı henüz bırakmış kar tanelerinin son birkaçı da yere düştü. Bu güzelliğe zarar verecek hiçbir varlık yok. Yeryüzü henüz kirlenmedi, henüz hiç yalan söylenmedi, henüz hiçbir...
Bu en sıcak yürüyüş!
Bu en sıcak bekleyiş!
Biliyorum, dokunuşunun bahanesini. Ürperişimi görebilirsin tenimden. Bir sitem gibi vücudumda. Doğmak kadar istekli, ölmek kadar belirsiz, sonsuz. Anne şefkatinde. Biraz korumacı ve sahiplik...
Rastlantılar, rastlantı olamayacak kadar güzeller. Öyle ya; ne gündüz vazgeçer güneşinden, nede gece vazgeçer lacivert gökyüzünden, yıldızlarından.
Biliyorum, üzecek ve üzüleceğim. Bu bir yangın, bu bildiğin yangın. Ve bu yangına...
Saat 04:29 ve şu uyutmayan düşünceler. Kimi kirli, kimi el değmemiş tertemiz. Tıpkı doğduğumda olduğu gibi. Yine de fıtratım bir yolunu buldu kirlenmenin… yine de kaybolmaya meyilliydi masumiyetim oralarda, bir yerlerde… bir...
“İşte yine karanlığımın aydınlığıma üstün geldiği bu an!”
Tüm bu olup bitenler, tüm yazılanlar, tüm çizilenler, tüm söylenenler… mesela tüm şarkılar, mesela tüm...
Neden ve nasıl olduğunu bilmiyorum! Bilmek zorunda olduğumu hissetmiyorum. İlk defa bilginin insanı kurtaramayacağı hissine kapılıyorum. Evet, bilgi, insan hayatını kurtaran yegane gerekliliktir. Ama kurtulmak istemeyenler için bunun gereksiz...