Umursamaz tavrına aşık edip,
karanlıkta kaybolmuştun,
ben yine karanlıkta bekliyordum,
gündüz olana dek oradaydım.
Gün vakti öğleye kadar serindi,
güneş bulutlardan kurtulup tüm sıcaklığı ile ısıtırdı yeryüzünü,
beni...
O gittiğinde, karanlığa gömülür bütün hayatınız… aslında dünyanın ışıklarını kimse kapatmamıştır. Aşk Gölgesi düşmüştür üzerinize.
(365 Şiir 6 Satır)
Umursamaz tavrına aşık edip,
karanlıkta kaybolmuştun,
ben yine karanlıkta bekliyordum,
gündüz olana dek oradaydım.
Gün vakti öğleye kadar serindi,
güneş bulutlardan kurtulup tüm sıcaklığı ile ısıtırdı yeryüzünü,
beni...
Dudaklarından bal gibi damlayan sözler,
peki bal ve yeşillik saçan gözlerine ne demeli?
Beni Aşk Gölgesi’nden kurtarabilirdi bu,
zaman da kalmadı,
artık vakit çok geçti.
İki adımlık uzaklığımdasın aslında,
sana...
Kim demiş?
Bitmiş…
Kim demiş?
Ben bitti demedim,
bitmedi,
bitmeyecek,
sadece Aşk Gölgesi’nde saklanıyorum,
Güneşe çıkarsam yanar tenim sıcaktan.
Kavurucu aşk sıcaklığı vardır güneşte,
bundan Aşk...
Gülümsemene hediye edilen 24 saat,
nefes alabilmen için ormanlar dolusu,
Allah var etti evreni de beni sana aşık etti,
bu kadar büyük ilim varken aşkım mı küçük?
Söyleyemediklerinle sorumlusun...
Yangınına fayda etmeyecek nehirler,
şelaleler olsa sevaplarım günahına borçlu,
Aşk Gölgesi’nde uyuya kalırsam,
yok olacak her damlam,
sen çölleşeceksin.
Bu karanlık ilmine aklın yetmeyecektir,
karanlıktan bir ten ile...
Biliyorum,
o da bitecek,
kalmayacak.
Ferhat namımdan çalıntıdır, bilmez misin?
Dudağımdan çalıntıdır tüm aşk sözleri,
o sözlere kanıp,
mutluyum sanırsın.
Üzülünce mi anlayacaksın yine?
O zaman mı değerlenecek...
Beni affetmek zordur,
gidenlere üzül,
gözün görmezken o an benden başka,
her şeyin ben olurum, nefes vermem.
Güneşi görememen tam olarak budur.
Son uğurlanan olmayacaksın gönlümden,
son iz bırakan ben...
Şirinlik sana yakışmaz, o Şirin’e özel,
sen Şirin’den daha güzelsin, öyle güzel.
Şiirin amacı buysa, benim şiiri yazmaktır.
Adını anmak kaderime kazınmıştır.
Garip cümlelerle serildi yoluna kalem,
günleri unutmayıp...
Mecnun’un aştığı Sahra Çöl’ünü,
ben su niyetine içmiştim.
Ferhat’ın deldiği dağları,
ben yok etmiştim.
Bakıyorsun hala uzaktan,
izliyorsun,
olmadığına yakmak isterdim dünyayı,
içinde bende dahil yanmak...
Yürek taşımın ağırlığı aşk,
Kaşını çattığın güne ağırlığım,
bu halini yıllandırıp saflığın,
hediye etmişti aşkı yeniden.
Seni görmediği için açar papatyalar,
kokunu solumadıkları için kokarlar böyle,
öyle...
Beni yakan gözlerindi güneşim,
gözlerini gizleyen bulutlar belirdi,
aşk gölgesi semtimi kapladı sonra,
zerre ışık saçmazken, soldu ağaçlar.
Dökülen yapraklardan taç yapmıştım,
her birinde ayrı-ayrı aşk şiirleri,
sen...
Arkama yaslanıp derince nefeslendim,
ciğerim şükrederken bilinçsizliğime,
kendimden nefret ettim yine,
küllerimden yanacak bir Aslı daha.
Kavuşacağız o gün ya,
sarmaş dolaş,
küllerimden küllenecek bir aşık daha,
yangınını...
Benim zerremden bir tek sen etmezdi,
senin zerrenden sonsuz ben şair oldu,
hangi birimize aşık olacaktın o zaman,
içlerinde en aşık dillisi ben olurdum yine.
Şairliğime bakma,
bir sevdalıktır işi,
bu gönül işi,
peşinde...
Gücün yetmediği için erişemiyorsun şiirime,
dengi değilsin,
biliyorsun ve biliyorum bende,
lâkin benim senden başka yazacak bir şeyim yok,
senin benden başka yazanın yok,
öyle bir şey aşk...
Öldürürcesine bak gözlerime,
ölmekten beter et sevginle,
gözlerin,
martıların nefeslerine son verirdi,
bunun için yeryüzündesin sen.
Benim gönül işim ne densizdi,
yeryüzü dururken gökyüzünü sevdi,
yeryüzü hep...
İnatlaş aşkımla,
aklımla inatlaş,
gönlümle inatlaş unutturmak için,
benim gücüm umuttur,
vazgeçmeyişim bunun tohumudur.
Eziyet et,
istediğin kadar işkence et,
istediğin kadar görmezden gel,
ben görüyorum ya,
işte o...
Yine senden bahsedip,
kahredeceğim kendimi,
sesim kısılana kadar haykıracağım yine,
Sonra yorulup,
durulacağım yağmur gibi,
gökyüzünden vazgeçip,
toprağı seçeceğim.
Ilık çayımın bir türlü erimeyen şekerleri,
şekersiz...
En azından sensizlikle aram iyi,
şu günlerde insanlar iyice kötüleşti,
seni hayal edip gülümsedim onlara da,
onlar sanıyor ben arsızın tekiyim.
Arsızım,
evet,
inkar etmiyorum...
Üzülme bu halime,
hatta gülümse,
sözlerime bakıp,
harap etme kendini,
etmeyeceğin gözlerinden bellidir,
onca gün geçti,
aklın hala bensizdir.
Haya benizsizdir sende,
kızarmaz yüzün,
aşkın hayasızdır bende bir türlü...
Aşklar saçardı gözlerin.
Ve ben,
bundan esinlenip gözleri yazdım,
yazdıklarımdan sen esinlenildin,
eşildi yürekler,
yeniden ağladılar.
Bıkacaklar ve bırakacaklar sonunda,
yok olacak yüreklerden sevgilerle,
gidişin...
Aşk ruh işidir, aşık ruh eşindir,
sanma,
kanacağın bol günah var,
batacağın haramlardan utan,
bu kurtuluşunu simgelerdi.
Bana göre sen oksijensin ya,
ondan nefes aldığımı sanırım,
ne nefeslik bir...
Unutulacak kadar kolay değilim,
hatırla beni,
hatıralarının arasındayım,
gözlerim aşkın kabadayısı,
sakallarım basit bir katilinkiyle aynı.
Buna eş değerde güzelliğinle yürü,
sokağım...
Olmayışına rağmen yanımdaymışsın gibi,
dibi görünmeyen kalbimin karanlığı aşk.
Bu aşk başımdan aşkın,
aşıp yolları bir-bir,
rüzgardan aşınan tenime dokunsun Aşk’ın.
İyileşirim,
Aşk’ın Gölgelikten çıkar o...
Kapılır yapraklar rüzgarlara,
bir gölgelik işi vardır dünyanın,
benim bir ‘sen’lik işim var,
şairliğimin işi sensizlikten.
Hatırlamayacağından eminim,
saçlarına şiirler süsledim...
Ben şanslıyım,
seni göremeyen şanssızlar da var,
ben saçlarına dokunmuştum,
bir de rüzgar,
külleşirken aşk,
rüzgar savurmuştu şansımı.
Böyle kavrulurken kalbim,
yine de dinle;
Kalbim fokur fokur kaynayan kan...