Kravatımın düğümü yerinde değil,
Kır atımın ayakları altındadır hayalleri,
insanlık boktan şiirler yazar aşk yüzünden,
akıllanmaz insanlık, kitleleri imha eden aşktan.
Bir kaşından akan kandan,
gözlerinin yaşından, gözlerin...
Kravatımın düğümü yerinde değil,
Kır atımın ayakları altındadır hayalleri,
insanlık boktan şiirler yazar aşk yüzünden,
akıllanmaz insanlık, kitleleri imha eden aşktan.
Bir kaşından akan kandan,
gözlerinin yaşından, gözlerin...
Tutup sol elim, sağ elimden canımı
acıtarak sıktı bileğimi, sonra aynada
izledi sol gözüm sağ gözümü ve
dudağımın sol yanı, kısık bir sesle
kızgınca döktü sözünü…
”Kaybol”
Kendimden nefret ediyorum...
Dün gece, bu gece ile geçecek…
Geçmiş olarak kalacak, benim geleceğim
benden habersiz ve umursuzca yaşıyor.
Allah’ım içimde-ki bu his nasıl anlatılır
bilmiyorum,
Biliyorum-ki ben hiç bir zaman bana...
İnsanlara bakıyorum.
Hak ettikleri gibi değiller.
İnsana benzeyenlere bakıyorum,
hak ettiğinden fazla değer
görüyorlar. Oysa değer,
değdiği kadar verilirdi.
Ben karışık bir adamım artık.
Ne dediği belli...
Biraz saçmalayıp, yatağıma uzanacağım.
Hayaller kurup, bu günde sızacağım.
Rüzgar değmesin tenine,
üşütmesin, güneş yakmasın.
Yıldızlar üzerime gelse,
güneş doğmayacağına
söz verse, sözümü tutar,
aydınlatırım...
Ve Allah, Yağmur’u verdi.
Yıkadılar yüzlerini, açıldı renk.
Ten ateşten arındı.
Yangınlar can bulamadı.
Can bulduğum yağmurda.
Ve Allah, şükürler olsun.
Aşık olunacağı kadar oldu
gönül. Yanacağı kadar
yandı gönül...
Düştüğünde ağla, düşene gül,
düşler alemi sığınacak in…
Bil közde kalsa elim acır,
kurur yaprak misal, yıka yüzü.
Gör felsefi, ister rezilin teki.
Yıkasanda temizlenmez.
Bir sonra-ki gün aynıdır kir.
Bir değil bin...
Gözlerime bant çekilmiş gibi,
gamzeleri sonradan eklenmiş bir büs gibi yüzüm.
Ellerimde plastik eldivenler var gibi soğuk.
Gırtlağım gram lokma yutmuyor gibi, durgun.
Yangınlardayım ama vücudum buz dağları gibi.
Baştan aşağı...
Şimdi döksem binlerce satır,
senin dökük kalbin, satılır ona-buna.
Dilime kötü söz yakışmaz,
biliyorsun senin hakkın budur.
Kusurum onun yüzü, yeşil gözü.
Körün gözünü bağışla ilah olursun.
Derdi çekene ver deva, kitap...
Kalp ini, hin’i, tıbbi yardımı,
geleni-geçeni yol yorgunu.
Yol yorgun gitmenden.
Soru bıkkın sorgundan.
Dolu taştı yağmaktan,
Yağmur harap ağlamaktan.
Bulut üzgün hıçkırıklardan.
Kepim elimde, eğilirim saygıyla...
Turlarım hilâlde, saygıdan öte
göstermem peçem yüzümde,
kalsın ahım evinde, tövbe.
Etmem ses, parmaklar ucunda
yürür nasır tutsun ihtimal verme.
Elbette iyiliğini istediğim için kötüyüm.
Gayette, net bildiğin halde sarhoşluk...
Bak, yüzümde utanç veren aşk çizgileri.
Bak, dilimde hayretler veren aşk sözleri.
Bak yüzüme, acınacak her an her ahval.
Kırmızı boyalı tırnakların kanımı simgeler.
İzlerini taşıdığı için takvimine uymaz günlerim.
Ulaşamadığım...
Hakkım 40 katırlık sopa aşıklar ilinde.
Dilimde bir türkü, sürekli tekerrürde.
Gözü karartıp gel.
Özüm de kaldı sevgin.
Elimde kaldı bir tutam Yağmur.
Dilime vurdu aşk,
yüreğimde hapis onca his.
Kriz öncesi sancılar...
Kalıntılarım,
katlanırım sevda yükü sen isen.
Yüklenirim, omuzum aşınmaz.
Uğurun yolumdur hep.
Gözüm ilinde kalır, elin değsin.
Göze alırım her tehlikeyi,
kapatsa gözlerimi sensizlik ili.
Dilime düşer sensizlik,
Bende...
Sensizliğin farkındayım…
Eskiden, yanımda olduğun anlarda,
sensizliği düşünürdüm, ödüm kopardı.
Gitmenden çok korkuyordum,
her gün o korkuyla yaşıyorum artık.
Korkuyla karışık yazılar yazıyorum artık.
Pişmanlıkla dolu, bir...
Yetimlik hak etmedim, erdimlik boşa.
Ermişlik olsa, olur mu gözüm öte?
Olmaz yâr, kâr değil bu…
Yine de eşitiz. Birbirimizi üzmekte.
Küsmekte olmaz sana, yer etmez gönüle.
İşlemez aşk’ından başka aşk, göğsüme...
Martılar boğazımda-ki leşlikte.
İçime süzülen kirliliğin peşinde,
senin ayak izlerini izlemekteler.
Keşkelerde olsam da gık etmez dilim.
Gitmek istesem de gidemem bilirsin,
bilsen de aşk’ımı, sermezsin yoluma
halılar...
“Senin asla bulamayacağın bir elmasım.
Kimse inatçı değildir çünkü sen konusunda bu kadar.”
Ben Deniz’im, bütün dağınıklığını toplayan.
Bütün yağmur boncuklarını biriktiren koleksiyoncu.
Ben senin için taş...
Aslında sende teksin. Düşün,
senin benden başka düşünenin mi var?
Senin benden başka sığınabileceğin
başka kimin var?
Kim değer verir sana benden başka?
Düşün,
öyle bir düşün-ki yansın beyin hücrelerin.
Ah etsin için...
Olamaz mı?
Olabilir…
Ben aşkından bitâp kalıp,
halimi soranlara acı dolu cevaplar veriyorum.
Ben sensizlikten yanıp tükendim,
küllerimi savuruyor ahmak rüzgarlar.
Ben, senin benim olmanı istiyorum,
Dünyanın...
Gönül bacaklarımın ayakları kırık,
ilerlemez yol ölümsüzlük olsa,
ebediyet olsa ilerim, gider miyim?
Aklım kalır sende, sen akıllımsın…
Aklı başıma devşirin, dolsun dimâğ
onsuzlukla, sonsuzluğa baş koymadım.
Yönüm her...
İzin almıyor günler biterken,
giderken kimse izin istemez…
Eğer aklında gitme fikri varsa,
dur demekte boşunadır.
Şansımı denemek isterdim,
sen giderken gitme demek istedim,
ama yapamadım, fayda olmazdı,
canım daha çok...
Erken mi unutulmuştum?
Geç mi unutabileceğim?
Yoksa unutamayacak mıyım?
Bana cevap verebilecek kimse yok mu?
Kendimden başka kendimi anlayabilecek,
başka bir kimse yok biliyorum…
Biliyorum aslın da her şeyi...
Devir, bileklerim mum ışığında kavrulsun,
fitili bitik güneşimin, gazı yetmez
aydınlığa elveda edecek iki adım uzağında
kalsam lambanın…
Aklalıp ardımı aldım yürüdüm güneşe
sırtımı döndüm bekledim, yüzün
soğuktu...
Parmak uçlarında git,
ufak adımlarla git yanımdan.
Kanım çekilir damarlarımdan.
Yığınla yük kalbe zor temasta.
Çelik ellerim kor alevde,
yangın ısıtmaz…
Bakıp bu karanlığa, izi kalmaz gökte ay,
yarın güneş...