Yormuyor, artık yakmıyor aşk,
alışmak bu olsa gerek-ki,
kızıyordum ayyaşa, sarhoşa,
alışmak bundan beterdi değil mi?
Elbette senden daha beteri yoktur,
buna en emin olan aşkımdan şahidi,
tüm kanıtları kalbimde...
Benim tek gerçeğim seni sevmektir. Senden ötesi zahiri ve sahtedir. Ya da gözlerim görmediğindendir, senden ötesini, bir başkasını. Buna Yağmur Körü demekteyim.
Yormuyor, artık yakmıyor aşk,
alışmak bu olsa gerek-ki,
kızıyordum ayyaşa, sarhoşa,
alışmak bundan beterdi değil mi?
Elbette senden daha beteri yoktur,
buna en emin olan aşkımdan şahidi,
tüm kanıtları kalbimde...
Bir hatam da sana aşık olmaktı.
Çok hata işledim bu günah gibi.
Allah affet beni, çünkü pişmanım.
Onu da affet, o da pişman olacak.
O an geri dönerse eğer, kabulüm değil,
biliyorum-ki çelikten daha sert gurur,
verdiğin bu...
O kadar uzun boylu değil,
sensizlik kötü ancak eş körlüğe,
demek-ki içeceğim sular varmış.
Bir bakıma kurtulmuşluk denebilir.
Senden vazgeçmek zor değil, imkansız.
İşte bu yüzden tüm bu satırlar,
sensizliğimin içinde gizli...
Anlat bana, unutabilmeyi anlat.
Rüzgar gibi esmeyi falan geç,
bana aşıklıktan vazgeçmeyi anlat.
Unutmak en değerli hazinendir.
İmkansızlıkltan nasıl imkâna erilir?
Buna manâ verememekteyim ya,
insanlar nasıl anlarlar içimi...
Tüm resimlerinle aklımdasın,
yani geçmiştesin, akıl geçmiş,
yaşadığın her saniyeyi görür ya gözlerin,
her saniyeye inandığın gibi ‘Aşığım’.
Gelecek kadar gizemli ve aşık,
ve gelecekten daha aşığım...
İyi-ki Doğdun.
Bu kocaman gün senin.
Yılda bir defa olması ne kötü,
benim her günüm senin doğum günündür.
Bu sene de ayrı olduğumuza üzülüyorum,
dargın ya da kırgın değilim. Ya da nasıl,
kırgın olabilirim-ki sana? En...
Çok uzun zaman oldu yazmayalı.
Yazmamalıydım en başından beri,
ancak kendimi avutabildiğim tek yer,
senin bile bilmediklerini yazdım.
İstemiyorum değil, yanımda olsan,
bakışıtırıp gözlerimizi, deli gibi,
sıkıştırsak...
Toprak en gerekli madde yaşama,
yağmur yağmadıkça hasat olmaz,
gözlerim toprak kahverengisidir,
unutma, topraksız yağmurda değersizdir.
Hâl bile buna işaret etmişken yaşamı,
nasıl tüm mahsülümden vazgeçerim?
Gözlerinin...
Umarım yanında ölürüm, kollarında.
Bu filmsel bir satırdan anlaşılamaz,
Yağmur sel oluşturduğunda kızılır…
Ne dengesizce bir fikir, o berekettir.
Dünyaya umutsuzken, sende umutlanış,
bu çok derin bir uykudan...
Nazar değmekte ilhamıma, aşk yüzünden.
Bunu bilenler içinde-ki Derya’sı, Aslı’sı.
Yağmur’a lanet ederler de sustururum.
Bu yüzünün hakettiği sözler değildir.
Parmaklarından öğrendim incinin ilimini,
şimdi bu...
Hiç sevmemiştim sensizlikle ilgili şeyleri,
gözkapaklarıma yansıtılan sensizlikler,
bir-bir batmakta ya, uykularımı kaçırmakta.
En başından beri susmaktayım.
Teslim olmayacağım, aşk benim hükmümde.
Önceleri hayat verirken...
Bir yığın hasta vaktim ve zamanım var,
yıllar kanser, aşkından vazgeçen anemi…
Kansızlık denir-ki yolundan dönendir.
Susarsam bil-ki bu ölmüş halimdir.
Siyah kadar asilsin ya yeşiline rağmen,
buna dua etmekte abartı...
Genç bedenim, şimdiden beyazladım…
Kardan adamlardan tek farkım,
sıcaktan erimiyor olmamdır-ki,
aşkının eziyeti zaten yakmaktır.
Yanmak acizliğine mest edilmiş aşıklar,
bu aşıklar içinde en çok yanan da benim.
Bundan...
En nihayetinde bakacaksın gözlerime,
kahverenginde kaybolan derine iman et.
Aşkta bu denli ince bir çizgidir,
çizgilerim harflerimde, ölümle-yaşarlar.
İnsanlar, bir aşktan bıkmazlar, sıkılmazlar,
bir de bilgi usandırmaz aklı...
Kuzey kutbunu sırtında taşır Oğuz,
sırt sırta vermiş iki güneşe sürünüş,
ay yörüngesinden kopalı çekimsiz,
bu kadar ihtimal var gelişinde.
Geçmişe dua etmek en aciz dileniş,
yüzünü güldürene de zıttım ya,
sahiden gülersen...
Saçma şiirlerde adını görmek zor değil,
saçma şarkılarda gizlenmen de normal,
gözlerinin yeşilinde delirdim ya,
bu bedbin şizofresini getiren karanlık.
Sen sevme, tüm insanlar sevse nedir?
Beni ”sen” sevmeden...
Burası, bu sayfalar kalbimin aynası.
Aynısı gelmişti denir Mecnun başına,
Mecnun bu yükü kaldıramazdı.
Kalbi sert bir sıfatta aşık ettim.
Yağmur sağanak yağdı bu gece,
her gece bir öncekinden karanlık,
bu karanlığımdan bir...
Bazen yabancı bir filmde başrolsün,
Yeşilçam’da, nazik Filiz Akın…
Seni betimlemekten canım çıktı,
canım çıktı çıkacak ya öleceğim.
Seni görmek istiyorum ya her gün,
günlerin bile hayret ettiği bir umuttu bu...
Uykusuzluk var ya gözlerimde,
uykudan çok hayalinin payı vardır.
Hayırdır, umarım, inşAllah hayırdır.
Seni yazdığım her şiirle yeniden görürüm.
Ben dünyaya aciz bir şairim de sen sayfasın,
ben harflerimle öyle acizim, sen...
Seni okuyor insanlar, görüyorlar…
Bu satırlardan hayal edip, süslüyorlar,
ben saçlarını süsleyen papatyalara da zıttım,
bu aşk takıntımın en gerilemiş hali.
Bundan mı sıkılmıştın yoksa, ilgiden mi?
Çok gidilen yoldan...
İnanmıyorsundur şimdi aşkıma,
şimdi inanma, sonra da inanma,
ben sana her vakitte inandım ya,
beni üşütmeyecek sana aşık olmak.
Beni kör etmekten başka işe yaramadı aşk,
yağmur da yüzümü berraklaştırmaz artık,
seni arştan...
Uçurumdan ittiğin adamım şimdi,
o parçalanıştan toplanıp dirildi kalbim.
Dikildi karşına sayfalar, bu musallası.
Yine birlikteyiz, bedbin ile yağmurlar.
Beni faili meçhul bırakıp gittiğindendir,
katili yüzümden koca bir çizgi...
Keşke bu son sayfam olsaydı,
şair olmasaydım diyorum ya böyle,
bu diyarda kim benim kadar şair?
Her birinin kalemi martımın gagasında.
Köyün ağasında mı doğum tapusu?
Aşk’ın tapusu bende işte, dilediğimle,
dileğim de...
Tüm bu yazıları görmemek için,
körden daha beter halde olmak gerek,
körlük buna ne yüksek mertebedir,
Hâk karar verir, şehitlik duasına yağmur.
İşte o an canlar yeniden doğduğunda,
o kargaşa da seni mi arayacak gözlerim...
Gökyüzü ile yeryüzünün birleşmesi,
yüzünün güzelliğine işarettir-ki,
bunda-ki hikmeti bilmeyen şikâr,
cehennemi ne tadacak o can, tövbe.
Bundan mı aşığım sana, daha da mı?
Dahası doğrudur, daha azı yoktur.
Nasıl birisini çok...