Şimdi size vicdandan bahis açmak, aptalca.
Milyonlarca insan, açıkça; açıkta-açlıktan uyuyamamakta,
Bende uyuyamıyorum ya, vicdanımın gürültüsünden.
Üzüntüsünden yaşayamaz oldu insan dünya malı yüzünden.
Bilgi-bilgim ile kısıtlı...
Dünya Uykusu Ağır Oğuz’dan… Şiirsel Yatalak hastalığından Aşk’a dair neyi var, neyi yoksa.
Şimdi size vicdandan bahis açmak, aptalca.
Milyonlarca insan, açıkça; açıkta-açlıktan uyuyamamakta,
Bende uyuyamıyorum ya, vicdanımın gürültüsünden.
Üzüntüsünden yaşayamaz oldu insan dünya malı yüzünden.
Bilgi-bilgim ile kısıtlı...
Öyle çok ibadet etmek gerekli-ki Allah’a,
bunun için hayatta kalma çabası vermeli.
Ölüm geldiğinde bitecektir ömür hakkın,
ömür bitince başka nasıl ibadet edersin?
Yangınsa yüreğin, Allah Aşk’ı için olmalı,
sevmekse...
Yolundan ayrılanın gözleri kapkara kir,
is olmuş yüreğinden dudaklarına inkâr,
ziyan olduğu vaktin kıyâmına inançlı da,
bilmiyor zamanı nasıl var ettiklerini, YâRabb…
Yanacakları yürek azgınlığı ateşlerden,
bilinçsizce...
Karanlıklara ilimleşti haram bilgilerin,
tecrübelerin haramlıktan ibarettir, belli,
yanacak olan tenin değil de nedir?
Haram işleyen ellerin, seni öldürecektir.
Daha dünyayı keşfetmemiş aklına bak,
nasıl da böbürlenir...
Korktuğun kadar karanlıktan, korkmadın Râbb’tan,
karanlık da Allah’ındır, bilmez misin? Korkmaz mısın?
İmanı karanlıklara düşenlerin yazık haline de,
Allah acımıyorken işim değildir bunu yazmak.
Lâkin, LâAllah diyeni...
Daha diriltemiyorken hiçbir şeyi,
dirilten Râbb’i önemsemiyorsun da,
inançsızlığını da bilmiştir Râbb,
bu yüzden dirilmiştir kalbinde kötülükler.
Sen habersiz mi sanıyorsun? Sanıyorsun…
Sanmakla Allah ilmi...
İbreti de Allah vermiştir, ilmi de verir,
ilimden yoksun bir ilimde hikmettir,
sen bu hikmetin bir parçasısın da,
buna şükretmeyip, hikmetini eğelersin.
Keskinleştikçe kibrin, Râbb’im dersin,
Gerçek Râbb senin...
Kapını işaretlediklerinde, dişlerin kalmamış da,
temizlemedikçe dişlerini melekler eziyettedir,
bu yüzden dudaklarına tatlı meyveler hediyedir,
hediyelerden mutlu oluyorsun da, gözlerine bak.
Peki göz nimetini neden harcıyorsun...
Sen sofrana Ata’nı davet edip, hürmet ettin,
ben Allah’a şükredip, nimetini helal bildim.
Yaratan’ın Kul’una tapmak Kul’a yakışmaz da,
Muhammed’in eline su dökemez 18 bin Alem.
Görüntünün de...
Aşkının yangınında yürekler, ey yüreklerin
efendisi, alemine nazaâr gözlerimden,
görebiliyorum yüceliğini, görmeyenler körler,
sana körlük ne kötü bir cehennemdir…
Benden başka şairlerinde vardır, Sana Aşık,
olmamak elde...
Budalalık parayla değildi,
budalalıkta kalan gözüne şimdi,
budanmış dalların batmakta ya,
bu da sana fayda etmeyecektir.
Temizlenmek gerekir günahlardan,
koşarak kaç yine kendinden,
inanç evrenin temelidir, bil,
aklın...
Kalp kalıp bir in içinde bir aşka,
kanıp bir güzel yüzünden günaha,
yaradandan uzağa giden yola sapıp,
sapıtan akıllarınızdan sapık fikirler.
İkilileşirler ve ikilemekte fikirler,
çelişkiden beli doğrulmayanlar,
ne boş işler...
Aşk sadece sana yakışır,
senden gerisi de Sana ihtiyaçtadır,
Hâk açlığım doymak bilmez,
Hâk aşıklığı neymiş, öğreniyorum.
Görüyor gözlerim, görüyorsun,
biliyorsun görebildiğimi de,
görebildiğini görebiliyorum işte,
hala...
Seni yolundan alı koyan şeytan,
o bir emir elçisi değil inanışın bundan,
değil hiçbir ateş kudretsiz yaratıldı,
inatla, kibirle uğraşıp kendini yakarsın.
Dağların saçı da beyazladı, senin de,
öyleyse bak kendine, gör...
Kör değildiniz insanlar, körleştiniz,
çok eşlilikten pis eşliliğe geçtiniz,
ehrimen’e hoş iyilikler ettiniz,
uyanın insanlar, köleleştiniz.
Onlara göre basit birer leştiniz,
Ahireti unutup çirkinleştiniz,
şimdi...
Çocukluğu suçladınız, yığınla insanla,
çocuklardan bir naaş yığınıyla,
aynı anda bir milyon ruhun yükselişi,
bu da Allah’ın izni ile gerçekleşmişti.
Toprak ilelebet üzerinde taşıyamaz seni,
yiyecek hepimizi, kahverengi...
Islıklar çalan dilinden gelir haberler,
şarkılarla süslediğin naaş namazına,
sakladığın medeniyet karında-kızında,
bu yüzden uzanamazsın musallaya.
Soğukluk tahmin edilebilir gibi sisli,
o anı hatırına kazı çekilirken...
Gürgenden sağlam tabut yoktur,
kefen götürüşüne şükredenler var,
akar ateş demir yükünü alıp,
teninde günahların yollarından.
Aklını bulandıran onca çıplaktan,
haramı servis edişlerinden nefise,
bununla verdiğin savaştan...
Zor değil, kolaya kaçan koluna,
inatla direnen ellerinin hakkıdır,
parmaklarının şahitliğinde yalan,
harama uzatılan el bile ne kötüdür.
Şimdi zinadan günah mı olur? Diyen dilin,
habersizken dilin beyninden, elzemin
sevap...
Suskunluğuma bakma, kalbim zikirdedir,
unutkanlığı rol edindiğimden beri kefil,
aşk bir oda içi iğrenç günah tablosudur,
sahilde kum kadar minikti tüm haramlar.
İçinden silinirken hayatına kader yazan,
alın yazına değer...
Bir kafes içindesin, martılar gibi,
gökyüzü nasıl ifade edebilir sonsuzluğu?
Öyleyse nasıl inkar edebilirsin kendini,
intiharın eşiğine gelsen de tutmayan elin.
Yatağında bir dirhem nefeslik yatalağın,
şiirinden anlayabildiğin...
Bu benim kelimem, benim şiirim,
dişim yine kırılsın, dilim de yansın,
ben vazgeçmedim, vazgeçmem…
Allah Bir’dir ve sen iki yüzlüsün.
Onca kötülükten bakınırken etrafa,
gizlediğin kokunda saklı...
Şimdi biryetmişyediden,
büyük sözlerime bak ve öğren.
Namusu kaybettiğin için kendini, kendini
kaybettiğin için mahrumsun şerefinden.
Gururdan doğrulmadı belim, doğru,
düşmez kalkmaz, bir Allah şaşmaz.
Uyanıp yıka yüzünü...
Sandığından daha adam değil,
adamlığından büyük sözlü dili,
namerdin elinde kalır şerefi,
ne öksüz ne yetimdin başta…
Kirlilik afişleri ile geziyorlar,
teninden fışkırırken haramlar,
gözlerime batan güzellik...
Ne derler bilirsin…
Aslında sen biliyordun önceden.
Saf’lık Kaf dağından da değerlidir.
Zümrütten olmasa da.
Şimdi bayatlamış bir perde arkasında,
görüntünün tamamı ucuz yansımalardan,
nazardan kaçarken kazalar...