Aşk’tan zoru başka bir Aşk mıdır?
Aşk tek değil midir? Kim bilebilir?
Göz görür de gönül katlanır derler,
göz görmezse, gönüle söz mü işler?
Öyledir… O gelip, neşelendirdi,
hayat yeniden yeşillendi. Alevdi.
...
Aşk’tan zoru başka bir Aşk mıdır?
Aşk tek değil midir? Kim bilebilir?
Göz görür de gönül katlanır derler,
göz görmezse, gönüle söz mü işler?
Öyledir… O gelip, neşelendirdi,
hayat yeniden yeşillendi. Alevdi.
...
Zamanın elimizden kayıp gitmekten başka vasfı ne?
Vaktin Sen’sizliği yaşatmaktan başka işi de ne?
O halde, yasla başını omuzuma, geçmesin vakit.
Dursun saatler, günler, haftalar, aylar… kısaca vakit.
Hatırlıyorum...
Yüreğimin kaldırımlarında adım izlerin,
izledim Aşk’ı, yenildim, yeniden dirildim.
Burası hayal mahali, tek ahali Oğuz,
öyle güzel ki resimleri, bilemezsin.
Öyle bir güzel görüyor ki gözlerim, özledim,
Aşk’tan...
Aşk’ı mutluluk sanan cahil,
Oğuz çiçeği burnunda sefil,
yürüyor da, Aşk gerçek midir?
Bu gerçek değil, rüya gibidir.
Kalbim Aşk’a evcil, başka her şey yabani,
hayata biraz rüya karıştırıp, unuttum her şeyi...
Ne kadar inkâr etsen de,
ölmek zorundasın.
Aşk’ta öyledir.
İnkar etsen de, Aşık olmak zorundasın.
Nereden geliyor bu Aşık’lık kalbime,
olmayan bir şeyi nasıl var edebiliyorsun?
İlim mi biliyorsun yoksa bilmezden...
Aşk saltanattı… Satan sattı,
kimi sakladı, bense anlattım,
ne hoş raslantı, kimini aldattı,
Yusuf kuyusuydu, içen kandı.
Aşk yolunda ne çok kişi aldandı,
bu yollarda kaç Aşık harcandı?
Aşk herkesi can evinden...
Oğuz yanlış yola saptım sanır,
getiriyormuş oysa yollar sana,
onca alev içinden yürür Alev’e,
alevden yolarla geliyorum sana.
Gözü görmüyorken yaşlardan,
sen, yeniden gördürüyorsun…
Sen, yeniden...
Kurtuldu ayaklarım, yağmurdan çamurdan…
Yağmur soğuktu, üşüttü, şaşırttı, aldanıştı.
Hadi dinleyin, artık içimde Alev’lerden şarkılar var,
ısının çevresinde ki ateş böcekleri gibi. Isının.
Sağır sultan Oğuz, Alev...
Oğuz Aşk’ın evidir, delisi evrenin,
dahası, demin görüp hayalini, özledim…
Gözlerimin penceresinden gör kendini,
kirpiklerinden parmaklıklara hapsettim Sen’i.
Sarhoş kafiyelerin, meyhanesi defterim,
kelimelere...
Kalemim artık hüzünden öte,
yüzünden bahseder alev gibi,
nice kelimeler var da zihnimde,
korkuyorum söylemeye.
Küsmedikçe hayata, anlamazsın,
barışmadıkça Aşk’la, başaramazsın,
boyuyorum toprağı...
Bilmiyorsun henüz, küçüksün,
öğretir hayat neler-neler,
Aşk bundan beter, elem-keder,
yeniden görebilirsin…
Aklım, dibi görünmez kafiye kuyusu,
Aşk’ı döktü dudaklarım kafiye dolusu,
Aşk olsun Oğuz’a ki...
Kelimeler çıkardı içimi dışıma,
kafiyeler düşürdü Alev aklıma,
hışımla Aşk alazlı başımda,
kalbinin, ‘Ben’ atışlarındandır.
Aşk’ı gafil kalan kalbi zamanla,
kalbi körle, göreni bir sanmıştı oysa...
Aşk’ın en saf hali, serâb-ı hayali,
derya dêm meyden, Oğuz içsin,
gözlerimin bir göreceği bir Sen’sin,
sarhoş çeşm-î, çift görür ötesini.
Binlerce şiirin mürekkebine gark kafiye,
kırk deliyle kırk akıllının çelik...
Öyledir Aşk,
Aşk, öyle derinden yakarda gık edemezsin,
Aşk, öyle serinden taşarda, def edemezsin,
Aşk, öyledir.
İnancının eksikliğinden midir?
Aşk öyle hafifleyenden midir?
Anlatan dudaklarıma öfkenden midir...
Yumuşak düş yastıklarına gömüp başımı,
Aşk ile örtüyorum zihnimi, görmüyorsun,
Aşk’tan başka ne görüyorsun gözlerimde?
Aşk’ı bilmiyorsun, Oğuz Aşk’a kör cahil.
Haklı olanı, haksızlığa tercih eder Aşık,
Maşuk...
Meyden et gözlerimin şaşması,
meymenet Aşk’ın nursuz fer güzü,
meyve bahçesi yüzü, okusa zihnimden,
meyle işsiz adamın közü, Alev’dendir.
Alev, Oğuz’un evidir. Aşk’tan yanan kalptedir,
kalbi bilen...
Satırlara sığmayacak Aşk, yük bırakır,
Aşk yavaşlatır, öyle ağır-ağır alır canı,
kanı pervâde kalmış yine gık etmez,
Aşk’tan yüz çevirmez Oğuz, bırak yansın.
Kansın bu yangına Oğuz, taşsın Deniz’i,
elzemi ya...
Sinirden halkalar halinde gözbebeklerim,
yetiştirdim, ehlileştim Aşk’ta, hali pektim,
kıskançlıkta hala yeni hırsım, öğrendim,
neyim ben ve kimim öyle sende? Sebepsiz.
Çok mu gülümsemeler dudaklarında?
Yok mu parmakların...
Oğuz Aşk’ın kafiye dolusu şiiri,
öğretti bana Aşk’tan gitmemeyi,
Aşk’tan kararmış gözlerimin feri,
nereye baksa, Sen’i görür gözleri.
Hissetmekle yazamamak aynı şey.
Sessizliğimizde gizli Aşk’ın...
Aşk’ı alev alev yandı Oğuz’un,
önceden uslanmaz deli yağızdı,
alevi görür, gözkapakları yangın,
öyle kafiyeler durur aklında, durgun.
Özlememek elde değil yüzünü,
sevmemek elde değilmiş diyorum,
öğrendiğim için...
Yanıyordum önceden. Şimdi de öyle,
uzaklığı öğrenmiştim, şimdi yakınlığı,
hala yanıyorum, yanında bile özlüyorum.
Nefesimden bir adım bile öte gideme.
Karış yangınıma, tüketelim ömrümüzü,
zaten ölmeyecek miyiz? Ve sevdiklerimiz...
Bilmiyorsun, henüz küçüksün Sen,
Oğuz’u bilmiyorsun hiç… Kalbini mi
görüyorsun? Az sevdiğini sanıyorsun…
Sen bilmiyorsun, henüz küçüksün…
Eğer üşürsen sığın göğsüme,
Aşk’tan yanan sıcak yatağındır.
Gücünü senden...
Koşuyor Ruh’um yokuş yukarı Aşk’a.
Hoş telaşa, gerisi temaşa getirir başta…
Aşk’la gel de Aşık utansın bir bakışla,
asla gitmeyecek yağız adı deli Oğuz.
Sızlıyor kafiyemin kelime kemikleri
huzursuz...
Sonsuza kadar sürecek Aşk,
Ruh’umda öyledir, Ruh’undan beslenir,
Aşk’ı öyle süslemiş ki Yaradan,
saçlarından gözlerine meşktedir.
Muktedir, pekte iyi bilir Oğuz,
Muzaffer kalıp yeryüzüne,
ölümsüzlükte...
Aşk önemlidir, önemsedikçe filizlenir,
Aşığın kelimeleri de öyledir, önemlidir.
Söylediklerin bir çırpıda can kulağımda,
sesim bir kulağında, yer etmez aklında…
Aşk’ı dinlemekte öyledir,
Aşk’ı dinledim de...