Kategori

Camdan Kafes

Evet, evet, gözleri Camdan Kafes gibiydi. Öyle bakınca derin, derin, hayat verir gibiydi.

Camdan Kafes

Gözlerinden içiyorum kahveyi,
bu yüzden uyutmaz güzelliğin,
gözlerimden görebilseydin Sen’i,
ne mümkün uyumak?
Uyumak istemezdi gözlerin,
onun için özledim.

Özlemek Aşk’ın yarısıdır bil,
bilseydin...

Griyim

Şiirime kafiye, Aşk haybeye,
Heybetle yerle bir eder hayali.

Gitme.
Ayrılma gözlerimin önünden…
Ömrümden bir sahne var gözlerinde,
öyle çok özledim de,
yok hiç beni bildiğin.

Aşk biriktirdim.
Gözlerinden...

Kısa

Aklıma Aşk aşılıyorsun da…
gözlerinden bütün hilesi.
Oğuz böyle görmemişti.
Yeniden görüyor günleri,
hayata geç kalmak ne kötü,
sızlıyor Vakit Tamircisi‘nin kemikleri.

Bana, sen eski sen değilsin...

Benim Nasibime

Benim Nasibime…
Sesinin tellerinde saklıymış hüznüm.
Anlayabilseydim önceden, dönerdim.
Aşk’a dair ne varsa daha önce dökerdim.
Sesim kulaklarında yankılanırdı, duyardın.

Hiç duymadığın kelimeler var...

Aşk Gölgesi

Benden çok değil ömrün,
peşimden geleceksin…
Ya da geleceğim peşinden…
Ölmek var ya kaderimde, çok değil gülmen.

Ağla o halde… Utanma.
Aşk dağıtıyorken gözlerinden,
suçu değil göztorbalarının…
Bana içirmek için taşıdığın...

Dudaklarım

Dudaklarıma değdir dudaklarını, hıncını alsın.
Alev-Alev yaksın. Yanabildiği kadar yansın.
Zaten yanıyor Ruh’um gözlerinin önünde…
Bildiğim ne varsa, artık bilmiyorum o an.

Aslolan Aşk’tır. Aşk’la...

Özlüyorum

Evet, evet… özlüyorum sesini,
özlüyorum gözlerini… Kahvesinden içip,
artık ılık parmaklarından,
kapanıyor gözkapaklarım.

Anlamak zor Oğuz’u, Aşk’ı sırtında kambur,
cümbür cemaat asıyor herkes sevdiğini,
bir Oğuz...

Başka

Aşk’ı eskimiş gönlüme öyle yenisin,
cıvıl-cıvıl işitiyorum Aşk’ı sesinden,
yeniden filizleniyor dünya gözlerinden,
Oğuz’un bunu görmekten başka işi ne?

Öyleyse Sen söyle… Hak etmiyor muyum?
Bir yudum Aşk...

Ömrümüze

Hayal diyarından, dünyama döndüm.
Uyandım… kahvesine irkilip gözlerinin,
inandım… neden zamana yeniliyorsak,
işte o yüzden geç kalmıştım ömrümüze.

Sen’i gördüğümden beri,
görmezden geliyorum...

Soyuttur

Elbette özledim… kalbim ateştedir,
ateş evimdir de yok hiç bildiğim,
yok sayıyorsun bilmediğin her şeyi,
Oğuz’u bilmiyorsun ki özlüyorsun…

Elbette özledim… bu kaçıncı sigara,
martımın eşliğinde çığlıkları...

Şaşkınlık

Ben yazacağım onca satırı Aşk’la,
Sen’i en güzel, ben değil Aşk betimler,
o yüzden etimden ayrıldı Ruh’um,
maneviyatı gördüm, gözlerindendi.

Öğrendiğim ne varsa, unutuyorum bir bir,
bu şaşkınlıkta Aşk’ın...

Esintisi

Rüzgar esintisi,
ince sızı bırakır fısıltısı,
kalbe iğne gibi batar da,
anlaşılmaz yıkıntısı.

Anlaşılmaz olur fırtınası,
neden kopar ki aniden?
Aşk neden aniden gelir?
Duyulmaz nefes sesi…

Aşk’ın efendisinden...

Sular Seller

Aşk Oğuz’a atfen, alev kafiyesi,
meyhanesi gözlerinin meybadesi,
hay aksi, kahvesiyle irkildim etkisi,
bilinmezliğe yürüyor zaman içinden.

Görmezden gelip kendimi,
yaşlılığıma rağmen seviyorum…
ellerimden kayıp...

Güzel Sabaha

Saatimiz çaldı, uyanmak zorundayız,
açmak zorundasın kahve gözlerini bana,
ömrümüz son buldu, yine de gül bana,
uyan da, vakti kaçırmayalım yine.

Bütün bu bitmişlikten rüya gibi,
uyandım yeniden…
Hayat başladı...

Kasım

Hava eşlik ediyor içimde ki fırtınaya.
Nasıl da saçlarından alıp getiriyor kokunu bana.
Görmüyor musun… bize eşlik ediyor rüzgar.
Ne de sessiz ve sakin… benim gibi, Sen’i dinliyor.

Hakkı yoktu zamanın bu kadar geç...

Samimi

Ve hiç samimi değil zaman…
Aman vermiyor bir an…
Bilmiyorum şu an başka kimseyi,
yabancılaştım kendime dahi.

Oğuz nedir sana göre?
Göz göre-göre Aşık edip kendimi Sana,
kaynatıyorum kalbimin kan torbasını,
yine...

Zor Kimsesizlik

Ne güzel sözler var zihnimde,
keşke dokunabilse ellerin onlara…
Bırakmak istemezdin eminim…
Zaman boşluğa düşüp, kaybederdi kendini.

Öyle… öyle… zaman düşman câna.
Ruh’umun kaldırımlarında ayak izlerin.
İzledim… çünkü...

Telaş

Hislerim kadarsın da…
kahve gözlerinin etkisinden kaçıp,
uyuyamıyorum eskisi gibi…
Şimdi ne kadar zor uyumak…

Zaman tükenmek üzere…
hepimizin tükendiği vakit mahzeninde…
Öyle… öyle…
Oğuz özledikçe kaçtı tadı yokluğundan...

Artık Serindir

Uyandırıyorsun beni öpücüklerinle…
henüz yaşamasakta zamanı,
vakit buna hemzemin geçit sarpı,
sarıp sarmala yine, sinsin üstüme kokun.

Aklımın dolmuş taşmış hayalleri,
bir nedeni yokmuş,
sadece hayal kurmak...

Yanarsın

Güz bu gün… Hüznümün kahve gözleri,
Gülmüyorken nasıl gülebilir yüzü?
Elimin tersiyle düzeltiyorum tüm kırışıkları.
Gözlerimin altından al bahar simasını.

Uyan… Öyle bir uyan ki, hiç uyuma bana… ve
Uyma bana… Yanarsın...

Sen Gülünce

Suç bende değil… Takıntım artık kahvesi,
Kisvesi eski sırtımın kamburu sırrı,
göz değer de anlamaz olur Aşk’tan,
ne de çok biriktin hayalimde… Gel de.

Hayalimden de koparım o an,
koşarım, henüz diri...

Az Kaldım

Şimdi kapatıyorsun gözlerini… Güzel sabaha.
gözlerini gördüğü için güzel Sabahlar da

Tabiat ananın koyu kahve kokan toprağı,
gözlerinden çalıntı bir toprakta sızıyorum uykuya,

Sen de öyle, gözlerimden ötesi yok...

Atkı

Anlamanı beklemiyorum, Aşk anlamsızlıktır,
zaten anlamamaktır… Yanmaktır…
Seninle uyanmaktır… Seninle uyumaktır.
Uykuda da seni anmaktır, sayıklamaktır…

Gel de, hiç bitmeyen umudumdan al aşkı,
Ne güzel de, yakıyorsun beni...

Nefret

Şimdi Sana,
anlamadığın sözlerden yazacağım,
hoşuna gidecek…
Hoşuma gideceksin yine.

Aşk’ı boynuna ilmek edip…
Zaman nasıl imtihana sürüklüyor.
Kopyası intihar… Aşk buna dar.
Anlamıyorsun da, can buna zor.

...

İntikam

Ve zamandan asla intikam alamayacağım.
Kim bunu başarabildi ki?
Yenildi tüm Aşık’lar zamana,
yenileceğim zamanla.

Ödevi de benim, öğretisi de…
Bilseydi zaman bunu.
Kiminle avunurdu?
Unuturdu bizden başka her şeyi...