Neden gündüzsün Sen hep kadın?
Anlamadığımdan değil,
hayret ettiğimden,
hayran ettiğinden…
Sen varsan,
gündüz neden var kadın?
Biraz firar etti gözlerim her şeyden Sana,
biraz firar etti kalbim...
Sen kırılırsın ben sevmezsem, kırılgan bir çiçek, asi bir fırtınaya kafa tutan, nazenin bir şiir, kimsesiz bir çocuk, gibi kırılırsın ben sevmezsem.
Neden gündüzsün Sen hep kadın?
Anlamadığımdan değil,
hayret ettiğimden,
hayran ettiğinden…
Sen varsan,
gündüz neden var kadın?
Biraz firar etti gözlerim her şeyden Sana,
biraz firar etti kalbim...
Sen’inle barışmadıkça,
tüm dünya küs bana,
Sen barışsın aslında dünyaya,
kavgalarımın bitişi,
asabiliğimin geçmesi…
Rüzgarın kentine esmesi,
soğuk akşamlarda ormanlardan vazgeçtik de,
şairlerin yaptığı nedir...
Hiç!
Her dokunuşu başka bir yıldız.
Savrulup, dağıldı saçlarım…
Omuz çukurlarımda uyusan,
en uzun gün,
en uzun uyku…
Ağlarsa eğer, taşlaşmış kalpleri bile dağlar,
anahtarları elimde,
pamuk ipliğiyle...
Kirlenmiş üstüm başım,
aynı kafede anlattım,
bir köşede,
birkaç müşteri,
kulaklarına takıldı söylediklerim,
artık Aşk’tan anlıyorlar.
Işıkların sönük kaldığı anlar,
bir martı ziyaret etti,
uzaktan izledi...
Kim küsmez güneşe,
Sen’i görünce?
Ay düşüp parçalanmış avuçlarında,
ondan pudralı elleri,
yeni olgunlaşmış meyvenin pembesi,
ondan ılık dokunuşlar,
ondan küstüm kendi gezegenime.
Sayısız insan...
Ah şu zihnimin
Sen dolu odaları…
Tertemiz, sıcak, kimsesiz…
Sevişmeye hevesli arı ve petek gibi,
özlemeye gönüllü,
uzaklara razı.
Sessizliğe razı,
kimseyi sevmese de,
yıldızları izler…
Bir temmuz...
Yüzümü okşar,
donup kalır bakışları,
kutuplardan esen rüzgara inat,
ılıktır dokunuşları…
Dolmuşun camıyla bir cenk tuttu,
dışarıda kalan hayata,
donup kaldı bakışlar yine,
çöllerden esen rüzgarlara inat,
serindir...
Sonu olmayan,
öncesi olmayan,
nasıl var edildiyse koca kainat,
ondandır içimdekinin büyüklüğü,
kimin umurunda ki?
Tek başına döndürüyorken dünyamı,
başım dönse ne?
Görsem,
konuşsam ne?
Yazsam,
çizsem ne...
Hasret,
dağları kökünden söküp,
pamuktan liflermiş gibi savuran…
Aşk,
papatyaları kökünden söküp,
tek varlığı yaşama küstüren…
Özlem,
denizlerin en...
Bendeniz, Oğuzhan Deniz,
Nazenin satırlar yazdım…
Naz etmedi kalem kağıda,
boyun eğdi kalem kurşuna,
boyun eğmedim zamana,
zamanı var dedim her şeyin,
zamanın bile,
Sen’in de,
benim bile…
...
Şimdi yalnız, kimsesizsin.
Bensiz, kimsesizsin.
Hikayemin en acıklı yanlarından biri de O’nu benden çok seven kimsenin olmamasıydı.
Buna rağmen karanlığı tercih etmek, kalbin işiydi.
Karanlık iyi olsa bile kalbin kararması kötüdür...