Şu akıllı telefonların insanları akılsızlaştırmasına bak!

Şu akıllı telefonların insanları akılsızlaştırmasına bak!

Dünya. Evimiz… yemyeşil, masmavi gezegen. Her yeri ayrı güzel, kutupların soğukluğu, ekvatorun sıcaklığı… baştan aşağı canlı. Buraya hüküm sürecek başka bir canlı yaratıldı. Sonra da eşi yaratıldı.

Yasak bir meyvenin tohumları genlerine karıştı. Ve cezalandırıldılar, kardeşler birbirini öldürdü.

İlk ve ikinci yaratılana yeni tohumlar bahşedildi. Nesil arttı, kalabalıklaştı. Sonra seller, kasırgalar, neler var neler, bir şekilde devam ettiler yollarına.

Sonunda şu kocaman dünya için savaşlar başladı, milyarlarca kişiye ev sahibi yapan ama hala 3/1’i bile dolmamış olan şu kocaman dünya da toprak için savaştılar. İnandıkları uğruna savaştılar, inanmadıkları uğruna da savaştılar, öylesine savaştılar, kısacası savaşabilecekleri ne varsa onun için savaştılar. Savaştıkları için bile savaştılar bu insanlar.

Hayatta kalabilmek için icatlar edindiler… taştan ok, bıçak ve balta… sonra birbirilerine karşı hayatta kalabilmek için icatlarını geliştirdiler.

Ateşi falan da buldular tabi bu arada. Sonra ilk silah icat edildi. Sonra daha büyük silahlar icat edildi, sonra kitle imha silahları icat edildi. ‘’Aman Allah’ım’’ diyeceğiniz kadar çok silah ürettiler.

Afrika açlıktan bir bir ölürken, onlar başka birilerini toplu halde öldürmek için silah ürettiler. Koca kıtaları yok edecek kadar büyük zayiat veren silahlar.

Sonra bir gün, silahlar yetmemeye başladı. Çünkü inanç öldürülmesi zor bir mahkemeydi, öyle bir celse de kapatılmazdı… düşündüler, taşındılar, kıtalar arası yolculuklar başladı ve sonunda anladılar, ‘’İnançları silahlarla öldüremezlerdi.’’ Sonra inanç öldürecek şeyler icat ettiler.

Yararlıymış gibi gösterdiler, ‘’Nasıl olsa gerisini insanların içindeki şeytanlar halleder…’’ dediler.

Ve haklılardı… insanlar içlerinde inancı çok kolay öldürdüler, yeniliklere çok kolay sarılırken, alışkanlarından da o derece vazgeçtiler, kültürlerinden öyle kolay sıyrıldılar ki, bir gün doğumu ya da batımı kadar sürdü.

Sonunda akıllı telefon dediğimiz raddeye kadar geldi iş.

Ah şu akıllı telefonlar, gerçekten insanlardan akıllılar… 2 ile 2’yi toplayınca 4 ettiğini kolayca biliyorlar. Kimseye zarar vermiyorlar, ne için kullanırsan ona amaç oluyorlar.

Bazen gördüklerimden o kadar pişman oluyorum ki, vicdanıma dönüp şu pisliğe bak diyorum. Şu sapıklıklara bak diyorum.

Facebook ile başladı aslında macera, insanlar ilk okul arkadaşlarını buldular, aslında hiç konuşmadıkları ve birbirinden tiksindikleri halde sırf dijital ortamın vermiş olduğu havayı soludular. Sahteleşme de burada girdi hayatlarına. Bilinç altında binlerce yalan söylemek geçerken aralarından seçerek birbirine ikram ettiler.

Durumlar paylaştılar, sahte durumlar… Yedikleri yemeklerden paylaştılar.
Burada bir parantez açalım. (Ben küçükken, insanlar birbirine saygı duyarlardı… yedikleri bir şeyi bir paylaşmayı hava atarak söylemezlerdi. Eğer bir aradalarsa, birlikte yerlerdi.)

Fotoğraflar paylaşıldı, tatil fotoğrafları, aile fotoğrafları, mutlu portreler, derbeder insanlar türedi aralarından…

Birden Twitter geldi, Facebook’tan daha kullanışsız olmasına rağmen insanlar farklılık yaratmak için oraya akın ettiler. Derbederlerden kaçtılar.

Sonra Vine’lar bitirdi şarjlarını, telefonlar ateş attı ellerinde, kimisi patladı. Kadınlar, kadınlıklarını kullandılar, birbirinden tahrik edici fotoğraflar, dudak videoları yolladılar.

Sonra Domain almayı öğrendi insanlar, sapıklar sapık siteleri kurdu… kimisi yararlı işler yaparken kimisi hevesi uğuruna, dünya parası uğuruna (kıçlarından uydurdukları kağıtlara para dediler) yapmadıkları kalmadı.

Instagram geldi… fotoğraf paylaşmaktan başka bir boka yaramıyordu önce, sonra video falan yüklenmeye başladı. İçtikleri kahveleri paylaştılar, dürümleri ve lahmacunları… Telefon faturaları arttı… Ciga Cigabaytlar televizyonlarda cirit attılar… Türkselinler, ikoncanlar, alabildiğine karıştı etraf.

Artık takip edilemez bir hale geldi. Koskoca devlet büyükleri bile artık sosyal medya hesaplarından birbirine laf sokar oldu. Çünkü halk eskisi gibi televizyon izlemiyordu. Doğruya başka bir beyin yıkamadan ötekine yükselmişlerdi.

Ana sermayeyi, tüm dünyanın kanını kurutan Amerika’da ki bir şirkete yatırdılar. Iphone olunca daha rağbet görüyordu çünkü insanlar. Amerika devleti bu şirketten vergi alarak yeni silahlar üretti. Benim ülkemdeki ‘’Akıllı telefon sahibi akılsız insanım’’ ise, 1400 Lira aldığı maaşından her ay 200 TL’sini 3 Yıla bölerek Iphone taksiti ödedi.

Şu akıllı telefonların insanları akılsızlaştırmasına bak ya, ne kolay oldu bu.

Samsung çıktı piyasaya, ülkesini zengin ederken, ülkemi fakirleştirdi. Herkesin elinde ıslık çalan mesaj sesinden beyaz kutular…

Yine ülkem fakirleşti. Ülkemin ağızına küfürler pelesenk oldu, komiklik mesai saatine büründü. İnsanların işi komikleşmek oldu. Unuttular etrafında olan biteni… öyleydi kural, büyük balık, küçük balığı yerdi, büyük zihnin küçük zihni sömürmesi gibi. Kimse gık çıkarmadı.

Bu akılsız vatandaşlarım metroda, metrobüste, tranwayda, yürürken, koşarken, tuvaletteyken ellerinden bırakamadılar akıllı telefonlarını. Rüyalarında applikeyşınlar gördüler.

Birbirini ezmekten vazgeçmediler bu arada. ‘’Senin telefonunun hafızası 32 GB, benimki 64 GB baksana…  64 GB olsa ne olur benim telefonumun kamerası 16 Megapiksel, senin ki 8 megapiksel.’’ Çok anlıyorlarmış gibi megapikselin ne demek olduğunu, GB’nin ne olduğunu.

İnternet erişimi arttıkça telefonlar yaygınlaştıkça, ahlaksız da o denli arttı. Kız arkadaşını ifşayalayanlar, karısını uyurken videolara çekenler… Hürriyet, Milliyet gibi gazeteler de bunları haber yaptılar, güya sansürlediler…

Kermican evet evet kermican yanlış yazmadım, kermicanlar türedi piyasaya, erkek olmanın yeni tarifi, cinsel tercihlerinden prim yaptılar. Genç dimağ sanki doğru olan buymuş gibi onun gibi konuşmaya başladılar, ‘’Öldür onu’’ dediler birbirilerine, öldürmek onların içlerinde var olan bir şeydi zaten, ataları da öldürürdü, onlar da öldürürler, dillerde bu kadar hafifti ölüm, ellerde bu kadar basitti ölüm.

Hayasızlık arttıkça, saygı azaldı, fakirden anlamaz oldular, yoksulu görmez oldular. Ya ne oldular bunlar be. Azıttılar iyice, saçmaladılar iyice, bilime dair herhangi bir şey kalmadı akıllarında. ‘’Büyük Patlama nedir?’’ diye sorsan, ‘’Neresi Patlamış ya?’’ diye etrafına bakarlar.

Kuantumdan habersizler zaten… Ah şu akıllı telefonların insanları akılsızlaştırmasına bakın hele, ellerinde milyon bilgiye ulaşmak için donanım mevcut, onlar karılarını, kızlarını, yediklerini, içtiklerini paylaştılar, kafa kesme videoları paylaştılar, Meksika çetelerinin nasıl insan öldürdüklerini paylaştılar, hırsızlıkları paylaştılar, paylaştılar çünkü paylaşabiliyorlardı evindeki sıcak koltuklarından…

Bunları izleyen yeni neslimiz de normalmiş gibi kabul ettiler… güzelim dünya kirlendi, mahvettiler, insanlar sapıklaşsın diye ahlaksızlaşsın diye telefonlar ürettiler ve üretmek için sanayileştiler… devasa fabrikalar kurdular, ağaçları öldürdüler, öldürmek basitti onlar için çünkü… beni en çok üzen de bu zaten, nasıl olur da görmezler, nasıl olur da işitmezler…

Oğuzhan Deniz * Şu akıllı telefonların insanları akılsızlaştırmasına bak!

Yazar Hakkında

Türkiye’de okur-yazar oranının %6’larda dolaştığı 21. yüzyılda sorgulama mekanizmalarının çalışmamasını sorgulamak oldukça gereksiz, biliyorum! Buna rağmen gündeme dair sessiz kalmak vicdanımın gürültüsünden uyumama izin vermiyor. Bu sorguları/tespitleri bırakalı uzunca bir zaman olmuştu aslında ve aslında ara-sıra gelip bir şeyler yazıyordum, şimdi bütün kinimi ve nefretimi kalemime alıp, yeniden yazmak istiyorum…

Ve bana engel olabilecek tek kişi yine benim…