Üst Geçit

Bir kadın ve bir erkek… Üst geçitten geçiyor;

Kadın – “Geçmişte kaldı!”

Erkek – “Geçmemiş bir geçmiş.”

Kadın, adamın söylediklerinde haklı olduğunu biliyordu, can kulağıyla onu dinliyordu ama dünyanın olması gerektiğini söylediği gibi yaşamayı tercih ediyordu.

Adam, “Nereden geliyor tüm bu karanlık?” diye sordu geceye. Cevapsız bir soru daha sigarasından gökyüzüne bu nikotin bulutunun can sıkan öksürtücü ve gürültüsüyle.

Kadın, “Nereden geliyor bu adam ve nasıl böyle ben oldu ki?” diye bir bakış attı saçlarının arasından küçük yüzüyle.

Adam, “Şimdi saat çok geç olmuştur diye düşündü.” Ve saat epeyce geçmişti ikisinin üzerinden.

Hikaye bitmemişti!

Bu hikâyenin acıklı yanlarından biriydi, bitmemesi. Adam bitiremiyor, kadın gidemiyordu. İkisinin arasına bir ömür sıkışmış ve nice şarkılar vardı arkalarında. Adam bir sigara daha yakıp tekrar dinledi tüm şarkıları. Şakaklarında beyazlar vardı artık ve kilo almıştı.

Kadın çıkmaz bir yol olduğunu biliyordu. Bu yol iki tarafa da çıkmıyordu. Göğsünde bir sızı var çiçeklerden… Bileklerinde adamın korkusu yaralar. Hala soğuk şimdi döndüğü o ecnebi memleket.

Birlikte görebilseydiler bir gün nasıl doğuyordu dünyanın ta öbür ucundan. Ve gecenin maskesi nasıl düşüyor yere! Muhtemelen ısıtırlardı tüm dünyayı.

İkisinin arasında bir karmaşa vardı. Bilmem kaç milyon düğümlük karmaşa. Bununla beraber sesleri az duyması onun ne kadar doğal olduğunu gösteriyordu. Kadın asil, adam zayıftı.

Yazar onları izliyordu. Ne yapacaklarını bilmesine rağmen izliyordu. Adam, “Madem biliyor bu senaryoyu, neden oynuyoruz?” dedi, yazar, “Siz bilmiyorsunuz.” dedi ve kovdu onları cennet kokan ilk sayfadan.

Hiç isyan etmediler, “Böyle olması gerekiyor demek ki!” deyip sustular. Paylarına sessizlik düşmüştü.

Adam kadına baktı ve “Hiç bitmeyecek bir sevda yokuşunu çıkıyoruz.” dedi.

Kadın sessizdi.

#OD – 05:14 | Sevgiliye Mektuplar