Ölümle alıp vermediğim bir korku yok,
nasıl öleceğimle ilgili bütün korkum,
korkuyorum Aşk’sız ölmekten, gülmekten…
Sen bunu anlamayacak kadar Aşk’sızsın,
anlatmak da benim işim, en Aşığın yine benim.
Kalkıp yerinden...
Ölümle alıp vermediğim bir korku yok,
nasıl öleceğimle ilgili bütün korkum,
korkuyorum Aşk’sız ölmekten, gülmekten…
Sen bunu anlamayacak kadar Aşk’sızsın,
anlatmak da benim işim, en Aşığın yine benim.
Kalkıp yerinden...
Aşk’ı bedenle kıyaslama, Aşk Ruh’undur,
bir nevi Oğuz’dur… Canında durur, gitmez.
Ruh bedenden başka elbise giyinmez dünyada,
Aşk’ta öyledir, Ruh’tan başka evde barınmaz.
Öyleyse, bu gerçeklikten yüz...
Sen az da olsa bilirsin beni,
Sen’sizliği tamamıyla bilirim, Sen’i Aşk’la.
Bunca şiire kulak asmadığından,
utanıyorum artık boş-boş konuşmaktan.
Okuyorsun binlerce şair adamı,
‘Sanki benden bahsetmiş’...
Yaşamı yaşla kısıtlamadı, bildim Hâk’kı,
göstermesin yolundan saptığımı,
yolundan bulsam başka Aşk sapağı,
çevireceğimi yüzümü Sen’sizlikten.
Gerçi hiç şikayet etmem Sen’sizlikten,
penceremden içeri hücum eden...
Mevsimlerden Bahar, Sana rastlantım.
Aşk’a yasladım başımı, boynumu vurmalısın,
söndürmelisin bu yangını.
Tırnaklarınla kazı kalbimden Aşk’ı…
Dikkat et ellerine, yanmasınlar,
kaynıyor kaburga kazanımda...
Artık kalp kıran bir adamım…
En ufak bir şeyde parlayıp, köpürüyorum.
Sinirliyim.
Böyle değildim.
Bilirsin gülerdim, güldürürdüm.
Ne zaman-ki gitmeni ilân ettin, bittim.
Ölümden başka bir şey düşünemez oldum.
Evet, artık...
Kimse okumuyor Sen’i, ne de değersizsin elde,
ben mi beceremiyorum yoksa? Öyleyse Sen anlat,
dinleyebilirim sonsuza dek, dengim sonsuzluktan,
buna Aşk’ı karıştırıp, vakti tamir ettim.
Sen kıymet bilmedin, değersiz...
Sen gönlüme ölümlü emanet, ilelebet,
ben Aşk’la sefalet içindeyim, oruçluyum.
Sen’sizlik kokar nefesim, Sana açım.
Bundandır başkasıyla konuşmamam.
Duymamışsındır bir tek yalanımı dahi,
Sana herkesten daha sahi...
Para ile Aşk’ı bir tutan aptallar,
Dünya dolusu parayı ısınmak için yaksan da,
O ateş söner, Aşk ateşim yakar dünyayı da,
içinde ne var ne yoksa, Sen’de dahil.
Hâlâ mı ben’sizlik var aklında?
Sahi neden...
Yardıma ihtiyacım varmış gibi mi görünüyorum?
Bilmiyorsun, Sana ihtiyacım var ve biraz zamana.
Zaman emrimde, bu gün git desem gider, dur desem durur.
Bu Aşk’ın tam zıttıdır. Git dersin gitmez, kal dersin kalmaz.
Beni kınıyorlar...
Vakit Aşk’tan yanık tene ilaç da,
ten, kırışıklarıyla düşman vakte,
aslında bu biraz karışık…
Boşuna heveslenme,
Aşk, benimle mezara girer de başkasının gönlüne girmez.
Başka birini bekleme.
Beklesen de ben kadar Aşığı...
Aşk’ın şakası yok, Aşığının da öyle,
Sen’i unutmak adına, komikleşti halim,
gördüklerinde beni, mani olamazlar gülümsemelerine,
bilmediklerinden, ses etmem, gülüp geçerim.
Onca insan arasında nasılda bana denk gelebilirsin...
Beni anlamayacağın binlerce satırla,
anlatıyorum Sen’i, Aşk’la, hayli açıkça,
açık-seçik olmama rağmen kapalıyım gözlerine,
zaten bunun hürmetine bunca söz,
ahmakça garip Oğuz, bir nevi aptalca.
Aşk’ı...
Ruh’una Yağmur yağan Adam’dan da korkulur,
bilmez misin?
Bulamıyorum Sen’i bir türlü, telaştayım,
acele bir şekilde yürüyorum da peşinden,
adımlarıma şeytan karışıyor sürekli.
Gün geçmeden, yani...
Fırtına var, yangın da, kasırga da,
heyelan da var heyula da, boyumu aşan dalga da,
zelzele de var, ben Aşk’ından nebze kımıldamam.
Aldırmam ne afetin varsa, kefaletim olsa Aşk’a,
öderdim. Ben sadece sonsuzluğum.
...
Nefes bana emanet, nefsimle imtihan,
Oğuz, Aşk’tan hediyen, kutusu Maşûktan,
Oğuz, yuhlanırsın da daha çok zaman var,
sonsuzluğa giden yolda Aşk mı mazeretin?
Sahi ateşlere gidersin, ne de habersizsin.
Evet, Aşk gözlerimi...
Nedir bu Sen tutkum, görsen, tutulur nutkun,
benim Aşk’ının utku, görebilsen, sözüm ufkun.
Henüz yazmadım en güzel sözlerimi, hafızam söz denizi,
bu denizden içmediğin için bir o kadar ukâlayım,
hâd de bilirim Hâk’ta...
Böyle olmasını istemezdin, eminim,
demim yine demlendi sigara nefesleriyle,
nefsim içine sindi korkularından,
çoklarından azlıkları, azınlıklardan ileri değil Martı’lar,
vakti haybeye geçen aşıklar mı Sana revâ?
Sedâ...
Ben bu günde buradaydım,
Sen’i görmek için saatimi kurdum yeniden,
kimileri doğdu bu gün, kimileri öldü,
kimileri uzaklara gitti, ben Sen’den gitmedim,
Sen’sizlik dün ne kadarsa, bu gün yine sonsuz...
Hayatının sonuna kadar bensiz devam etsende hayatına,
ben bir yerden çıkıp eseceğim rüzgar gibi saçlarına, geleceğim.
Değecek sözlerim gözlerine, gözlerinden esinlenilen satırlardan,
katırlardan farksız bileceksin beni, sırtımda-ki şiir...
Utanma benden, ben ne utanırım Sen’den,
ne unuturum Sen’den herhangi bir hayali,
yaşıyorum mayâli, meyhâli yüzümün edası,
sefasını sürdükçe Martı’lar karamsarlığımın,
hoşlarına gidiyor varlığın, burada olmayışın.
...
Oğuz Sana tam kafiyeli zaman merhumu,
gömüp bedenim kilden toprakla Ruh’umu,
Aşk azabından bulamıyorum huzurumu,
unutamıyorum aklımda-ki Sen kusurumu.
Kapatamıyor üstümü mezar mefhumu,
Ruh’um izliyor kendimi bu...
Oğuz Aşk ile değerli, en önemlisi sözleri.
Sen’i tam anlamı ile yansıtacak aynalar mı arıyorsun?
Gözlerime bak, kendini görebileceğin etten camlar.
İçlerinde heyecanlar, dışımda kalır Dünyalıklar.
Ruh’unun kahverengi...
Ne derin bir Deniz Oğuz,
Sen’i anlatacak ne çok muhtevası mevcut,
içtenliğimi anlatabilecek herhangi bir tamlık natamam.
Hâşâ der ve çeviririm yüzümü haramdan,
şirkten ve her türlü isyandan.
İnsanlıktan nasibini almadı...
Misafir zihniyetinde aşıklar,
bu yüzden kısa olur ziyaretleri de,
eziyetleri de burada işte,
işledikçe görüntülerini gönüllere,
ölümcül gönül darbeleriyle süründürürler,
onlar kendilerinden başka kimi düşündürürler?
Başka kimi...