Zemistan

İçimde gürültü, dışımda çıt çıkmıyor.
İçimde fırtınalar, dışımda çarşaf deniz.
Yürüyorum bu dönülmez yolda,
yürüyorum tek yönlü bu yolda,
yürüyorum yeryüzünde, ter yüzümde,
yürüyorum…
… yürüyorum.

Şu eski kimsesizliğime dönüyorum, yol beni bensizliğe götürüyor… bir şehrin içinden uzaklaşıp, veda ediyorum çok sevdiğim denize, Galata’ya… anlam veremediğiniz martılarıma, beni anlamadığınız her satırı arkamda bırakıyorum, ben uzaklaştıkça görünmez oluyor ufkun kendisi, ben yürüdükçe ayaklarım eskiyor yeni yollarda… isyan etmiyorum yine de, bensiz daha mutlular.

Şu eski benliğime yürüyorum, kimsesizliğime. Beni sende arıyordum ya hani, artık aramıyorum, artık biliyorum, artık görüyorum… zaten senden başkasını gördükçe gözlerim, görmek istemedi, duydukça da duymak istemedim sesinden başka ses, şimdi vazgeçip bu kirli kentin havasından, nikotine boğulmuş ciğerlerimle oksijene yürüyorum… yürüyorum bahtım sırtımda, ahım içimde.

Kırgın ve üzgün değilim ama kırgın ve üzgünüm!

Bu çok karışık, bu varoluşun kendisiyle ilgili, varlığımın yokluğa can havlî koşmasıyla da ilgili değil hatta, bu karnımın tokluğu ile ilgili doğrudan… Çünkü öyleydi, etrafımdaki herkesin gözleri kanlı, elleri kanlı, kanlı-canlı canilerdi onlar ve bu doğrudan insanlıkla ilgiliydi. İşte “Bendeniz, Oğuzhan Deniz… İnsan türünden, insan yüzünden, utanır oldum yüzümden…” demiştim Başıbozuk bir şiirimde ve şükür ki hiç o kadar acıkmadım dünyaya. Çünkü öyledir, insanlara ne kadar verirsen, o kadar alır… Midelerinin sınırı yoktur, sınırsız ve sonsuz kavramları insanlar için sıradandır. Şimdi aşka, merhamete ve daha ne kadar insancıl hissiyat varsa ve onlara ne kadar körse o insanlar, hepsine kindar, hepsine nefret doluyum ve böyle terk ediyorum bu kenti.

Böyle değildim, böyle doğmamıştım ama böyle oldum!

Çünkü bu sistem, kaostan beslenir. Kargaşa ve kaosun göğsünde doğarlar bu insanlar, uyurlar, büyürler, ölürler ve bunlar olurken asla uyanamazlar. Birkaç akıldan deli hariçtir! Onlar, o insanlar da mantıklarını keşfetmişlerdir.


Peki nedir bu sizin Oğuz’unuzun derdi?

Oğuz Mumu Bitmez! Evet, bitmez. Çünkü öyledir, her şey zıddıyla cana gelir. Şimdi tüm bu utanılası şeylerin arkasında fikrim ve varlığımla varım… Tüm bu kokuşmuşluğun içinde bir miktar kirli geri kalanımda temizim… Çünkü öyledir, herkes bir miktar kirli, herkes bir miktar zalim, herkes çok miktar cahildir.

Tüm bu olanlara rağmen, umudu kırılmaz çeliktir bizim Oğuz’un, bazen Nevcivân, bazen Siyahçerde, bazen Dağdağlı’dır… Yine de kırılmaz çeliktir bizim Oğuz’un umudu… Ölmüş olsa bile umuttan nasipsiz değildir… Siz hatırlarsınız bizim Oğuz’u. Vazgeçemeyişinden!

#OD | Bendeniz * Zemistan’a hoş geldin Oğuz.