Yenilmek Başarısı

-Hoş geldin…

Hoşbulduk.

-Ne düşünüyordun?

Hiç, öyle sıradan şeyler, halının desenlerini seyrediyordum.

-Peki, nasılsın, nasıl hissediyorsun kendini?

Biraz yorgun gibiyim sanki. Yoğun bir haftaydı benim için… bilirsin işler-güçler.

-Anladım, peki bunun hakkında ne düşünüyorsun?

Yani, çalışmalıyız, bir şeyler üretmeli ve maalesef bu sistem için para kazanmalıyız… hayatta kalabilmek için…

-Hiç dikkat ettin mi, sürekli bu sistemi eleştiriyorsun ama ben bu sistemin sevdiğin bir yanı var mı onu merak ettim?

Aslında pek yok, sadece hastanelerle ilgili gelişmeleri seviyorum ama bu hastalıklara neden olan yine sistemin ta kendisi… Yine de bu sistemin üretmeye dayalı zorlaması önemli buluşların yapılmasına neden oldu ve bu iyi bir şey. Mesela şu MR cihazı… vücudunda nerede hastalık var tespit edebiliyorsun yada kan testi verdiğinde birkaç saat içinde vücudundaki mikrop gibi şeyleri öğrenebiliyor ve ona göre önlemini alabiliyorsun… Yine de bu sistemi haklı çıkarmaz, doğallıktan uzaklaştıkça maalesef hastalıklarımız artıyor ve ömür kısalıyor.

-…

Bunun dışında bu sisteme insanların nasıl inandığını çözemiyorum ve bu hayret verici, elbette negatif anlamda. Düşünsene seni sömüren bir sistem var ve sen bunun tüm eziyetlerine katlanarak yaşamaya devam ediyorsun. Önce bir reklam gösteriyorlar ve ihtiyaç yaratıyorlar, sonraki reklamda nasıl borç alabileceğini görüyorsun… elbette fahiş faizlerle… sonra buna inanıp gidip kredi çekiyorsun ve aslında yaşamına çok büyük katkısı olmayan veya çok fazla ihtiyacın olmayan bir şeyi alıp, hayat kaliteni diğer ihtiyaçlarından kısarak düşürüyorsun ve bir şey sahibi oluyorsun…

Benim en çok merak ettiğim, ilk sınırları çizen kişi, mesela bir arsa düşün, orayı gelip birisi çitlerle çeviriyor ve “Burası benim.” diyor… sen de “He öyle mi?” diyorsun ve biraz öteye gidip “Burası da benim.” diyorsun ve çitlerle çeviriyorsun. Geçen seansta konuştuğumuz şu “Coğrafya Kaderdir” muhabbeti işte tam olarak. eee… sonra? Bu çitler bizi birbirimizden uzaklaştırdı ve tabiri caizse boşluğa bakan insanlar haline getirdi. Yanımızda kimse kalmadı, içimizde vicdan ve merhamet duygusu kalmadı… Çünkü biz duygularımızı sürekli yorduk bu dünyaya dairlere sahip olacağız diye.

Oysa ne gerek vardı ki? Dünyada şu anda herkese 1000 M2 arsa-tarla versen de kara parçalarını dolduramazsın… Herkes ekinini ekip, mutlu mesut hayatına devam edebilirdi. Ama maalesef bu olmadı, olmayacak, çünkü insanın içindeki “daha çok” isteği hiçbir zaman bitmeyecek. Bu isteğini bitirenlere veya hissetmeyenlere de “aydın” demiyor muyuz? Sanırım öyle… hayattan belirli ölçüde elini-eteğini çekmiş kişilerin düşünceleri ve yaptıkları daha mantıklı oluyor.

-…

Evet, ne söylememi bekliyorsun ki başka? Yani sistem hakkında iyi bir düşüncem yok, onun yerine “beterin beteri var” felsefesini güdüyorum şu anda.

-Bence olaylara böyle bakmamalısın, bence bu sistem insanların oluşturduğu doğal bir oluşum. İhtiyaçlara göre şekilleniyor ve insanlar bunlara çözümler üretmek için çeşitli uygulamalar üretiyorlar. Kredi de bunlardan biri bence… Krediyi akıllıca kullanmayan insanlar için zararlı ancak akıllıca kullanan insanlar için bir fırsat. Düşünsene, herhangi bir kurum sana okuyabilmen için belirli bir miktar para veriyor ve ödemesini çok sonra istiyor ve bunun için o kurumun hayatta kalabilmesi adına gerekli giderlerin karşılamak için sana verdiği miktardan daha fazlasını alıyor. Ne düşünüyorsun?

Evet, bu güzel bir uygulama olabilir ama burada birkaç noktada uygulamanın hatası var veya çıkarcılığı var, elbette kimse sen bu hayatı güllük-gülistanlık yaşa diye havadan para vermeyecektir. Ama okumak için paraya ihtiyacı olan kişi okumayı neden istiyor? Kurulan bu sistemde hayatta kalabilmek için, çünkü elinde ekip-biçeceği herhangi bir toprağı yok, aslında buna mecbur kalacağı bir ortamda dünyaya gelmiş, bu nedenle bir bakıma o fırsattan yararlanmak zorunda bırakılıyor. Bunu fırsat bilenler de bu sözde “çözüm uygulamaları” adı altında insanları sömürüyor. Evet, kesinlikle buna sömürü denir? Peki sömürü nedir? Birinin zaaflarından veya içinde bulunduğu müşkül durumdan yararlanmak adına yapılan “sözde iyiliktir.”

-Evet, ok yaydan bir kere çıkmış, şimdi bunu eleştirmek veya bunun için yakınıp durmak, sitem etmek faydasız, düzeltmek için adımlar atılmalı. Öyle değil mi?

Kesinlikle ancak bu adımı atanlar haklı-haksız engelleniyor ve sistemin devam etmesi sağlanıyor. O yüzden bu sistem hiçbir şekilde iyileşemiyor. Nasıl iyileşsin ki, sisteme dahil olan kişilerin tümü hasta. Baksana bana, ne gereği varsa bunları düşünüp üzerine konuşuyorum. Güya derdimi anlattığımı düşünerek zihnimin yükünü hafifletebileceğimi umuyorum!

-Evet, işte tam da bu yüzden sisteme dahil olmak yerine istemiyorsan sistemden çıkma hedefi belirleyip bunu uygulamak gerekiyor mu?

Yine kesinlikle öyle! Bunu yapabilmek için sistemin içinde yaşamak gerekiyor… Bu süre kim bilir ne kadar uzundur… elbette bir ihtimal sistemden çıkıp-çıkamayacağın… Ve sonraki nesiller, böyle yaşamak zorunda olacaklar… Ama ne var ki ölüm en kuvvetli ağrı kesicidir derler. Ne kadar çabalarsan çabala, ne kadar yıpranırsan yıpran, nelere sahip olursan ol… ölüm gelip birgün hepsini alacak elimizden! Ve Hâk o gün vaki olacak… her kişi hak ettiğini bulacak!

-Sanırım mesele tam da burada… İnandığın bir şeye aslında inanmıyorsun. Hem tüm bunların birgün son bulacağını söylüyorsun ve sana göre iyinin-kötünün hak ettiğini bulacağını söylüyorsun hem de sürekli bundan yakınıyorsun… neden?

Evet, doğru söylüyorsun… sanırım benim yaptığım hata tam olarak bu sanırım! Bundan bir an önce vazgeçip dövünmekten, yakınmaktan vazgeçmeliyim… teşekkür ederim, bu ince bir noktaydı ve bunu belki de yeniden keşfetmemi, fark etmemi sağladın! Ama buna “sisteme yenilmek” veya “yenilmek” diyebiliriz. Her zaman kazanacağız diye kaide yoktu zaten!

-Rica ederim, yenilmek olarak isimlendirebilirsin ama bu yine de bir başarı sayılabilir sanırım ve bu metodu hemen-hemen her olguda kullanabiliriz, ne dersin?

Evet, kullanabiliriz… ismine de “yenilmek başarısı” diyebiliriz.

-…

Teşekkür ederim…

-Rica ederim. O zaman bu günlük “tamam” diyelim mi?

Diyelim, görüşmek üzere.

#OD | Sisteme yenilmişken!