Nasıl olsa okumayacaksın ama yine de ben yazmak istiyorum!
Dünün yarını, bugün!
Senin dünün, bugünün ve benim aslında hep yarınım. Evet, senin bir saniyeni bile unutmak, kaybetmek, kaçırmak istemiyorken burada bir köşede aklımı...
Nasıl olsa okumayacaksın ama yine de ben yazmak istiyorum!
Dünün yarını, bugün!
Senin dünün, bugünün ve benim aslında hep yarınım. Evet, senin bir saniyeni bile unutmak, kaybetmek, kaçırmak istemiyorken burada bir köşede aklımı...
İşte yine ben. Herkes gibiyim. Artık sen de herkes gibisin. İşte yine sen!
Nasıl oluyor da konu dönüp dolaşıp sana geliyor anlamıyorum. Sıradan bir gün, saat 12 ve ben sıradan bir çay içiyorum, sıradan bir sigara eşliğinde. Sıradan bir...
İşte az önce 2 kez kaybettim kendimle olan savaşımı. Eminim, bir yolu vardır günahlara karşı kazanmanın. Oysa dramatik bir müziğin hüznü eşliğinde bu satırları karalamak en başından beri aptalcaydı.
Artık başarmakla ilgili tasalarım yok...
Ne tuhaf ama! Ne bunalım ama… burası hep karanlık… Olduğun yerin aksine. Aksi gibi kalbim de hiç benim değilmiş gibi burada. Orada, oralarda… kısaca seninle.
Hiç, söylemek istediğin ama doğru kelimeleri bulamadığın oldu...
Ne kadar yazdığımı bilmiyorum. Şimdi geriye dönüp yazdıklarıma şöyle bir baktığımda, “bu kadar vakti nereden bulmuşum?” diye soruyorum kendime. Üstelik tuhaf bir muhasebe… bu kadar vakti boşuna mı...