O’natonluk

Bir insan başka bir insanı neden sever, yani içinde, duygularına ne söyler de insan birini sevecek hale gelir, inan hiç bilmiyorum.

Ben sevmeyi biliyorum sadece. Sen’i sevmeyi. Ama neden sevdiğimi bilmiyorum. Bir insan neden birini seviyorsa, ondan. Sanırım Aşk, çok istenen ama nedeni olmayan isteklere deniyor.

Bazen öyle yoğun düşünüyorum ki, yaşadığımı, dünyada olduğumu, nelere sahip olduğumu bile unutuyorum. Ben aşık olmayı istiyorum ama canımın yanmasını istemiyorum. Özlemek istemiyorum, ne bileyim, sürekli düşünmek istemiyorum.

Bu çok tuhaf, anlamı yok. Neden ben Sana aşık oldum ki… diğer insanlar neden aşık değiller Sana?

Ya da ne bileyim, neden benim düşüncemi meşgul ediyorsun? Sen’in elinde olan bir şey değil, ben de Sana sormuyorum zaten. Sorguluyorum sadece. Sadece bunu düşünüyorum ve sadece bunu düşünürken bile Sen’i düşünüyorum, dolayısı ile, aslında sadece Sen’i düşünmüş olmuyorum ama o kadar olağan bir şey ki benim için, Sen’i  her an sevdiğim, her an düşündüğüm için, zihnimi sürekli meşgul etmen çok normal bir şey benim için.

Sen’inle yatıp, kalkıyorum, işe bile içimdeki, aklımdaki Sen ile gidiyorum. Bunu Sen’den uzaktayken daha iyi anladım, artık farklı olmaya karar verdim. Yalnız bu farklılık az önce bahsettiğim şeylerin tersi demek değil. Sadece yaşlandıkça anlıyorum kendimi, Sana olan aşkım uslanıyor, ben Sana aşıklıkta ustalaşıyorum.

Nedense normalleşmiyor. Monoton kalmıyor, O’natonluk oluyor. Evet, böyle bir kavram yok, ben uydurdum. Bu kelimenin bende karşılığı;

  • O’ hep var içimde, hep aynı kalmasına rağmen, kendisinin her anı çok değerli olduğu gibi, bende aşkının bir saniyesi bile aynı değil. Yani Sana aşık olmak bile hayatımın rengarenk olması demek ama ben karayım.
  • Ve tonlarca O’ taşımak içimde, şöyle ki; ruhunun ihtiyacı gibi, ya da vücudunun ihtiyacı olan şeyler gibi ama sürekli birikiyor. O’nunla geçirdiğim vakitlerin tümü ne kadar değerliyse, yanımda O’ olmadan da, O’nun içimdeki binlerce, ”Şu an ne yapıyordur acaba” ihtimalleri de aynı önem derecesinde değerli. Bu benden başkasında bulamayacağın, göremeyeceğin, duyamayacağın bir şeydir. Ve bunu, beni sürekli düşünmesen de ben aklına geldiğim de hissedersin.
  • Ve tüm hissedişlerimin en gerçeği, yani bazen kendimi bile hissedemediğim anlar da hissederim O’nu, bu önemlidir. Çünkü kendinde, kendinden çok başka birisi varsa bu normal değildir. Tıptaki adı şizofreni… Belki de öyleyimdir. Ancak gerçek olduğunu, dünyanın varlığı ile kanıtlayabildiğim için hasta değilim. Aslında Sana hastayım da şizofreni değilim. Bu, ”Canımdan bile çok sevebildiğin birisi” olabileceğinin kanıtıdır.
  • O’natonluk, demiştim, böyle bir şey yok. Bir benzeri yok, yani bu kelimenin barındırdığı anlam itibariyle eşsiz. İşte bu yüzden tam olarak O’nu anlatır. Yani, iki insandan türemiş diğer insanlar gibisin. Hammaddelerin aynı. Sen de sudan yaratıldın, ben de, bir başkası da. Ama burada iki çelişki var, biri Sen, biri ben. Çünkü, her insan gibi olmana rağmen başka’n yok, benzerin yok. Bu nasıl olabilir? Sanırım bunu bir meyveyle daha iyi açıklarım, örneğin çilek, kivi de olabilir. Aynı şekilde büyürler, su miktarı, güneş görmesi, yani iki çilek, ikisinin de ihtiyacı olan su miktarı aynı, dolayısı ile hepsinin rengi, tadı, kokusu, yani ne bileyim, hepsi aynı işte. Ama konu Sen olunca her şey değişiyor. Sen, bambaşka, farklı, güzelin üstünde güzel. Özelden daha özel mesela, bu yazdıklarımı birine okutup, fikrini al, Sen’in için yazıldığını hemen anlayacaktır ki zaten ben kimin için yazacağım ki başka.
  • Sonra durup düşünüyorum. Önemli olan nedir? Kavuşamamak olsan, yani bunu bilsen bile özlemeye devam eder misin? Ruhunun en ince yerlerine kadar nasıl özler insan? Mesela ruhumun en ücra köşelerinde bile, nasıl tam anlamıyla hissedebilirim ki Sen’i?

Bilmiyorum, bilmemek.

Sanırım öğrenmemeliydim. O zaman özlemezdim. okuldaki bilgiler gibi davranmalıydım, zorunlu olsam bile önem vermediğim için unuttum bile çoğunu.

Zorunda değilim ama özlüyorum.
Seviyorum.
Aşığım.

#OD | Sevgiliye Mektuplar – Bir Süveyda Hikayesi / 19 – Çok derinlerimde nasıl yaşayabilirsin ki?