Eski Balkon, Eski Oğuz

Oğuz karardı, sen yeşillendin son bakışmamızın ardından! İlk bakışmamızda büyük patlamanın ışıması vardı hani. Çünkü, “Kim ben gibi Aşık bir adama Işık olabilirdi ki başka?”, işte böyle… işte öyle. Ve artık anlatmanın anlamsızlığı altında acınacak anlamlar arıyorum… şairliğimin ellerimden kayıp gitmesini, limanından uzaklaşan bir geminin karayı seyretmesi gibi seyrediyorum eski bir balkonda eski Oğuz’la sigara eşliğinde!

Evet, işte yine buradayım, İstanbul’dayım, yığınla ölünün içinde diriyim, koşturuyorlar bir o tarafa bir bu tarafa taraflı tarafsız… amaçsız… anlamsız… ve ben Seni bu kentten, bu kenti senden çekip kopardım. Bir hışımla…

Sonra yine iyileşti kalplerimiz, kabına sığmayıp, hayallerini, hayatını düşünüp, kendimden vazgeçtim. Böyle olmalıydı değil mi? Doğrusu buydu… Kendiminkinden vazgeçip senin mutluluğunu tercih ettim, doğrusu buydu değil mi? Ama emin değilim, dünya mutlu olunabilecek bir yer değil… sanırım dünyayı hesaba katmadım.

Bu dünyanın elle tutulabilecek, gözle görülebilecek bir tarafı yokmuş aslında. Ne yazık ki geç öğrendim… her öğrenişimde hayal kırıklığı birkaç kaburgamı kırıp kalbime batırmışçasına acı hissettim. Ama doğrusu buydu değil mi? Evet, öyle. Baksana tek olan yolu bırakıp, kendi uydurduğumuz yollara doğru ismi vererek o yolları aşındırmıyor muyuz? Evet, öyle. Ve böyle oldu sonunda.

Şimdi eski bir balkonda eski Oğuz’un masumiyetine duyduğum özlemle serin gecenin tadını çıkarıyorum. Anlamlar arayıp, anlamlar yüklüyorum bu karanlıkta. Ve ben bu anlamları güzel anlatıyorum aslında şu uçsuz bucaksız gökyüzüne bakıp, lacivertlerinden güzel betimlemeler yapıyorum. Sadece sen dinlemiyorsun artık.

Beni gerçekten dinlediğinden de emin değilim aslında. Bu değersizliği hissetmemin nedenini de biliyorum… “Öyle ya, böyle olmasaydı başka nasıl olabilirdi ki?” diyorum kendime. Birkaç efsanevi sözcükle süsleyip şimdi tüm bunları, kimsesizliğime, yalnızlığıma, karanlığıma döneceğim.

Sıkışıp kaldı ikimizin arasında aşk,
zaman ikimizin izafiyetinde kilitli,
ne sen dinliyorsun seni,
ne ben dinliyorum kendimi,
bu yalnızlığım haksızlık,
bu kimsesizliğim haksızlık,
keşke adaleti bilseydin.
Adil olsabilseydin.

Yine de baharı gelmiş bir çiçek gibi yeşillendin,
ben toprağındım, beslendin.

#Yasef | Eski toprak, yeni çiçek!