İstanbul Gibi

İstanbul gibi, iki yakam bir araya gelmez.
Kravatımdan köprüler dikip Deniz dibine,
su yüzüne çıkarttım yüzümün mimiklerini,
trafikte kalmışçasına sinirlidir gözlerim,
kanın kırmızısını kusarken gözbebeklerim,
o an ince bir Yağmur yağar da, söndürür.

Beni, komiklikte güldürür, senden gelirse,
Beni, kötülükte öldürür, eğer sen gibiyse,
Oğuz aklın Deniz dibiyse, ne sözler vardır,
bilmediklerin hafızamı, hazineyi görmezler.
Onlar, Sen diye ölmezler, ölmeyi bilmezler,
Şu an idam etsen, ayaklarım,
zerre geriye gitmezler.
Sessizim, sesinden değil, sessizliğinden,
sensizliğin sessizliği, sessizliğe bile sessizlik…

Kurşun kalemimin sayfada bıraktığı kömürden zerreler,
Ömür’den işaretler,
Aşk, bir nevi ölümsüzlük vaad eder.
Ölümsüzlük bir Sen’inle sonsuzluk eder,
ikisi de Seninle olabilmek için bahanem.

Oğuzhan Deniz – Martı Terbiyecisi / 016