Sen’sizlikle Tanıştım

Ben, Sen’sizliğin yabancısıydım.
Merhabalaştık önce, sohbet ettik sonra,
dilimizde “Sen”, gönlümüzde “Sen”
güneşimiz Sen’den,
bulut ve gölgesi Sen’den.

Bir çay demledik kimsesizlik ilinde.
Ateşimiz Sen’den, gönlümüzdeki Sen’den,
OD’tur bu kanı kaynatan,
Kalbimizde heyecan.
Bal dudaklarından iki söz attık bardağımıza,
karıştırdık ve içtik ağızımız yana-yana.
Doyamadık tadına, doymadık yanmaya,
yanmadık denmez, Aşk Yakar.
Hem yanıbaşında özletir, hem de hayal ettirir.
Biz içtikçe çift gördü gözlerimiz Sen’den başkasını.
Bitti çaylarımız, tazeledik.
Elma şekeri yanaklarından iki gamze attık,
karıştırdık ve içtik içimiz yana-yana.
Doyamadık yine tadına, doyamadık yanmaya,
yanmadık denmez, sevda yakar.
Gözlerimizin önünde olsan bile özletir.
Biz içtikçe kapandı gözlerimiz, göremedik Sen’den başka.
Bitti çaylarımız, uyandık ve tazeledik yine.
Sonbahar gözlerinden iki yaprak düştü bardağımıza,
karıştırdık ve içtik, nefesimiz buhar oldu gökyüzüne.
Doymadık üşümeye, içtik içimiz ısınsın diye,
bir yandık ki sonra, sorma!

Güneş indi yeryüzüne, sobamız oldu,
o da katıldı sohbetimize.
Sen’den çalmış da bir huzme, öyle yanmış güneş işte.
Sen’i göremediğinde üşüyormuş.
Kaldırdık bardakları, diktik tepemize.
Güneş sarhoş olmuştu bile.
Bir parladı ki, sorma. Yaktı efkarı içimizi yine.

Bu parıltıyı görmüş Ay, şıp diye damladı yanımıza,
bir bardakta ona doldurduk.
Ayın 14’ünde görmüş Sen’i, öyle dedi.
Karbeyaz olmuş, teninin ışığından almış o da rengini,
öyle aydınlatmış her geceyi.

Hayret ettik güzelliğine, şükrettik.
Yalnız “Sen’sizlik” sessizleşmişti,
“Ben, hep onsuzum ve bunda sonsuzum.” dedi.
Nasıl kahretti bizi bilsen.

Çayımız bitti yine, doldurduk yine.
Ay tütün ikram etti hepimize,
güneşle yaktık sigaralarımızı, üfledik gökyüzüne.
Derince bir nefes çekip içimize,
nefesinden iki nefes attık bardaklarımıza,
dilimiz yana-yana içtik…
Doyamadık yine tadına, doyamadık tutuşmaya.
Güneş bir iç çekip sordu;
“Peki sen?” dedi…
Ben, adını söyledim…
Hepsi birden ah çekti derinden…
Sustuk, bir süre konuşmadık.

Çayımız bitmek üzereydi yine,
kimse elini uzatmadığı demliğe,
Ben aldım ve kendi bardağımı doldurdum.
Güneş’e uzattım, istemedi. “Bana müsaade, saat sabahın 5’i, birazdan doğmam gerek, ancak giderim, gökyüzü yakın değil.” dedi.
“Eyvallah” dedik hepimiz birden, Güneşi yolculadık.
Aya uzattım, istemedi, “Bana da müsaade, bende gideyim, dünyanın öbür ucu karanlıktır şimdi.” dedi.
“Eyvallah” dedik hepimiz birden, Ay’da gitti gecemizden.

Demliği Sen’sizliğe uzattım… “Bana da müsaade, 7 milyar insan O’nsuz şuan, benimde yolum uzun, O’nu bilmeyen her kalpte olmaz zor iştir.” dedi…

“Eyvallah… bilirim-bilirim…” dedim.

Sen’sizlikte gitti soframdan.
Ben kaldım sade ve Sen kaldın safi.
Saçlarından bir tutam attım çayıma ve karıştırdım.
Bir dikişte bitirdim.
Bir dikiş daha kalbime, acıdı ama diktim.
Bir küfrettim zamana, kulakları çınlamıştır eminim.
Bir sigara daha yaktım, ciğerlerim küfretmiştir eminim.
Uzattım ayaklarımı, yaslandım hayaline.
Beni nereye götürürse,
razıydım.

#OD | Mehpâre – 38.Mektup