Sille

Ömrünü okumakla bitirecek kadar yazacağım,
ömrümü Aşık’lıkla bitirecek kadar yanacağım.
Hiçte belli olmaz bakılınca uzaktan,
öyle böyle bir dert değil Aşk, anlaşılmaz uzaktan.
Uzağında kıymetini anlıyorum şu an,
uzaklığında olmasa, uzaklığın anlamı olmazdı,
yakınlığın olmasa, yangımın da anlamı kalmazdı.

Sana basit gelebilir bu cümleler,
her hecemi iki defa geçir gözden,
ancak o zaman çözebilirsin sihrini
Divan-ı Derun’dan tutta, Aşk Gölgesi’ne kadar,
Yağmur Ağacı’ndan sonra Terk Edilme Mevsimi’ne kadar.

Sihir de bir yere kadar, o yer gözlerine kadar.
Sihirli gözlerinin yeşiliyle, devleşir hayallerim,
kahverengi gözlerimden süzülür yaşlar,
o an, yağmur sonrası toprak kokar yüzüm.
Sakallarımın arasında gizlenir damlalar,
gamzelerimi saklar sakallar. Ayaklar aksar,

Pekte aptalca, ne ahmakça,
Aşk denen illetin,
sillesi öyle serttir ki asileştirir insanı,
sitem ettirir, sonra af dilettirir Râbb’tan.

Oğuzhan Deniz – Güneş Kavalyesi / 050