Burası benim zihin evim ve karamsarlığıma hoş geldin.
Burası benim kainatım.
Burada güneşin güneşi sensin.
yeryüzümün gündüzü,
Burada Ay’ın 14’ü sensin.
ve özledim…
ve hiç pişman değilim seni özlemekten,
ve hiç memnun değilim bu hasretten…
bu uzaklıktan…
canım balıklama dalıyor alevden denizlere,
hatırla,
Sen denizimde bir gemi ve ben bu denizin kendisiyim,
çok avuttum kendimi saçlarının dalgasıyla,
çok uyuttum kendimi kollarının arasında,
hayalimde,
hayal, senin yeryüzüne geldiğin andan beri gerçektir.
Burada güneşin güneşi sensin.
Sen gerçekleştiğin için Aşık İhtimali,
Sana aşık olduğum için şairleştim,
ve bunlara şiir denmez,
bunlar kalbimin yara bantları,
ve yüzümün ardında yüzün,
sil Oğuz makyajımı da görünsün yüzün,
ve tanırsın beni bu dünya kalabalığında,
dünya kalabalığınca aşığın olsa,
bir ben boğuluyorumdur sensizlikten.
tanırsın beni!
İşte yine düşüncesizsin!
Madem öyle, sana onlar gibi de saçmalayayım! Emelim onlara benzemek değil, tüm bu sözlerden bezdim, beti benzi atmış tüm sözlerinin ve saçmalamakta bile en usta benim sana saçmalamaksa emelim öyle madem.
*Ölüm avcı değil, tüm sancılarını dindiren bir ağrı kesici gibidir. Kuşku ve pişmanlık verdiğimiz kararlardan sonra yaşadığımız olgularken “özellikle” karar vermemize yetecek kadar da vaktimiz yoktur.
*Bir insanın gelebileceği en büyük mertebe Aşık olmaktır.
(Çünkü aşk, diğer tüm değerleri içinde barındırır.)
*İçinde kimseyi bulamadığında, dışına bakmak aptallıktır zaten. Her şey içten!
*İnsanın tek gitmesi gereken yer vicdanıyken neden kaçıp kurtulmalıdır ki? Ve o otoriteye gidilmediği için yanıyor tüm dünya!
Biliyorum! Bu yaptığım saçmalık, onların yaptığı ise saçmalığın daniskasıdır. Senden başka herkesin tezini çürütebilir ve sözlerini öldürebilirim. Sensizliğinden ve Senden başka her şeyi anlamlandırabilirim. Ve şimdi söyle, elin vicdanındayken söyle… “Oğuz Sen’in için aşık felsefesi değil de nedir?”
#Yasef * Ölü bir adamın kemiklerini sızlatırken!