Akşam Utancı

Bir saniyeden daha az!

Gözlerinde korkular, gözlerinde kaçışmalar ölümsüzlüğe, kapalı tüm dünyaya yine de…

Biliyor musun, aslında şu saçmalıklarım olmasa normal-sıradan biriyim. Ne var ki zihnimdeki gürültüleri susturamıyorum, durduramıyorum. Onlar sanki benim değillermiş gibi… benimler ama onlar bana dişlerini geçirmiş ve sürüklüyorlar bir o tarafa, bir bu tarafa…

“Keşke böyle olmasaydı.” dediğin her şey gibiyim şimdilerde. Ve evet, keşke böyle olmasaydı. Bizim elimizdeydi ve beceremedik. Şimdi senin bana inancın eksik, benim şaşkınlığım daha fazla. Anlatıyorum onlara ama anlamıyorlar, ben anlayamayışlarını anlamıyorum ve anlatıyorum yine. Şaşkınlığım bundan, aptallığım kendimden.

Şimdi geriye utançlar var!

Ardımda bıraktığım kim varsa yüzüne baktığımda hissedebildiğim tek şey utanç. Onlar normal davranıyorlar ve ben günahlarımın altında eziliyorum… Ne var ki insan böyle ehlileşiyormuş, uysallaşıyormuş diyorum şimdilerde. İnsan böyle öğreniyormuş. Yine de şu kısacık dünya hayatında, kısacık bakışmaları bölen kısacık göz kırpışlara sinirleniyorum. Çünkü benim, çünkü ben Oğuz’um ve etrafımdaki herkes saçmalıklarımdan daha saçmalar. İşte bu yüzden hakkım var sinirlenmeye, hakkım var kızmaya.

-Biliyor musun? Şimdi anlamsız gelen her şey gibiyim sende! Bir köşeye atılmış, üzeri kapatılmış. Böyle olacağını biliyordum, böyle olmasını ben istedim, senin için. Öyle olmasaydı, dünyanın koynunda kaybolacaktık. Birbirimize sahip, hiçbir şeye sahip olmayacaktık ve bunu tercih etmeye bir isim bulamadım, aptallık mıydı, akıllılık mıydı, bilemiyorum!

Artık kimseyim, yine de yazdığım hiçbir şiirden pişman olmadım ve bu yüzden hala varım. Bu yaptığım şey sanat.

#OD | O’uzaduyum * Yeşillenmişsin… senin aksine ben daha da karardım!