Bir Yalnızlığın Yok Edilişi

Bir yalnızlığın yok edilişidir varlığın!
Eski Aşk filmleri gibi her anın! Ben her anına milyon gişelik seyirciyim.
Ben hep “Şimdiki Zamanım“, onlar geçmiş, yokmuş.
Onların varlıkları ahmak ıslatan gibidir, bir var, bir yoktur onlar.
Ben sağanak yağmurum Sana, çoktur gök gürültüm, çoktur fırtınam.
Onlar bu sese rağmen uyurlar yanında, gaflet uykusuyla…
Oysa bak bana, gözlerim Kahve Etkisindeler hâlâ.
Onlar uyuya kalırlar sana da ben göz kırpmam hâlâ.

Onların nefesi yetmez kokunu içine çekmeye…
Oysa “başka kim ciğeri dolana kadar sen koklar?” benden başka…

Çünkü ben kimseye sormam Sen’i,
Ben bilirim Sen’i, ezberledim her zerreni,
yine de yetmez bana Sen olmadıkça…
&
Kış değil gelişin, güz,
uyandığın tüm güzel sabahlara,
Yasemin gökyüzü Oğuz’a
Yasemin yeryüzü Oğuz’a
Yasemin dağlar Oğuz’a
ve gözyaşı göllerinden bu deniz,
Sen bu denizde bir gemi,
hatırla, unutma!
oysa…
ben Sana fikrimden taşıyorum hâlâ.

&

Şimdi İstiklal Mahkemesi yüreğim,
şimdi Askeri İhtilal var kalbimde,
şimdi dar ağaçları var hayallerimde…
Şimdi reformlar var ellerinde…

Neyse ne,
kaç kişi kaldık ki zaten
gülüşlerinde Sen saklayabilen?
kaç kişi kaldık ki
tebessümlerinde Sen’i sevdiren?

Nedir yani?..
Ne olmuş yani seviyorsam Sen’i?
Bu tamamen benimle ilgili,
bu tamamen Sen’in yüzünden…
Bu tümüyle sanat yaratılışından…

Onlar saçma sapandır, mantıksızdır,
oysa bak bana, bana;
Güneş üstü bir ışık gözlerin,
kamaşır gözlerim, yüreğim sarmaşık,
karmakarışık gündüzüm,
gecem bildiğin kıvranış.
Yine de hediye bir ışık varlığın,
milyon yıl beklenir yokluğun,
papatya tarlalarını geçince,
ölü Oğuz’lar dolanır,
ötüşlerinde martıların kıyılarda,
haykırışlarında kırıkları,
tadı kaldı kanımın dudaklarında,
hatırla!
Hatırla, ne demişti şair…
“ölümsüzlüğü yeni kaybetmiş gibi,
kadının tüm gidişleri, yüzünde tuttuğu gülüşleri”

bir yaşam bahanesi oysa hayata,
saçlarından savurduğu rüzgarlara,
işte bundan tüm temaşa,
işte bundan tüm telaşa.
İstanbul’dan uzaklara.

Şimdi rüyalarımdan uyanıyorsun güne!
Gülümse…

#OD | O’uzaduyum * Toprağın canını yakmamaktı narin yürüyüşü.