Binlerce Ayrım

Sebebini bilmediğim sebeplerden ağlardın,
kendimi suçlayıp, anlamaya çalışırdım ağlayışını,
bana anlatmayacak kadar Aşk’sızdın.
Sonra yüzünde süzülürdü gözyaşların,
benim bile yüzüm kaşınırdı.

Ne içtenlik ama değil mi? Ne Aşık’lık değil mi?
Değil, evet değil. Bu yetmez bana,
bunun da sonsuz katıyla getirmeliyim Sen’i aklıma,
başımdan gitmeli aklım, gittiğinin sonsuz katıyla,
katlanıyorum bir ömür boyu yokluğuna,
alın yazısı deyip, gülümsüyorum sonra,
kabulleniyorum da af diliyorum sonra…

Birisi Aşık etmedikçe, Aşık olamazsınız.
Hepiniz bir gün Aşık olacaksınız,
beni de anlayacaksınız.

Kalk Oğuz, gidelim yine Aşk peşinden,
üzüntü gelsin peşimizden, önümüzde yangın.
Öyle, öyle,
Önümde Sana gelen, binlerce Sen’sizlik yolu var,
binlerce yolun binlerce ayrımı var,
bu yolları aşıp yine de Aşk’ına gelebilirim ben.
Nereden anlayacaksın ki Sen?
Arkana dönüp baktığın bile yok,
pişmanlığın bile pişman olurken halime,
en güzel şekilde konuşturuyorsun vicdansızlığını.

Oğuzhan Deniz – Güneş Kavalyesi / 070