Çoluğun Çocuğun

Elimde olmadan Aşk’a yaslı gönlümün başı,
yastığım göğsündür, orada uyumadıkça, uslanamam,
orada uyumadıkça, saçlarım aklaşır bir gecede,
geceyi de beyaza boyayan Râbb’in boyası,
tenine hediye ettiği güzelliğe Aşık olmam çok değil.
Çok görme bana Sana Aşıklığı,
Sen’i göremediğimden yüzüm asıklığı,
binlerce halden binlerce ayrı üzüntü hali,
üstüne hüzün eklenince böyle oldu Oğuz…

Sahi, baksana Aşk’ından ne hale geldi Oğuz,
Beni yaşıyor sanır çoğunuz, diline düştüm çoluğun-çocuğun.
Farkım yok ayyaş moruğun kirliliğinden…
Olmadığından güneşten beter yanar tenim,
güneşi söndürecek kadar yağmur biriktirdim,
ben efêldim, Ezêl’den geldim, Azîm’e gideceğim,
ben toprağım, Aşk bu toprağın vakitsiz boyutu,
tokum Dünya hamuruna, açım lokum tenine.

Etin ne, butun ne Oğuz?
Sonsuzluğa kafa tutuyorsun da,
vakit bana dar geliyor diyorsunda, tamir ettim sanırsın,
vakitte onun gibi gidiyor ve geri döneceği yok,
Aşk’ın bir başka dengi yok,
bu karanlığa mecbursun, karamsarlığa toksun.

Oğuzhan Deniz – Vakit Tamircisi / 021