Düşünen Ceset

Artık asla geriye getiremeyeceğim kocaman bir geçmişim var. Oysa kainat ölçüsünde bu bir zerreden bile daha az.

Kendi ülkemde ve kendi mahallemde düşüncemin yasaklanması, oysa kendi düşüncelerinin yasaklanması gerekiyordu. Sırf düşünebiliyorum diye bileklerimde kelepçe, sırf konuşabiliyorum diye değil bütün bu yanlışlar. Kendi ceplerini doldurmak adına adlarının önüne eklenen tüm o kötü sözlere tıkalı kulakları, öyle ya hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamak ancak insanın icadıdır.

Sen böyle yapma!

Evet, sonunda gideceğimiz ve adımızın dahi zor hatırlanacağı bu yere aldanma. Cebini doldurmak için onurundan vazgeçme! Sakın unutma… seni unutanları dahi hatırla. Ancak o zaman hatırlanmaya değer birisi olabilirsin. İnsan kendi öz canına kıyar da fark etmez. Düşünen bir ceset olursun da düşüncelerini bir tek sen duyabilirsin.

Biliyorum!

Henüz küçüksün ve anlam vermeye çalışıyorsun etrafındaki olan bitenlere. Boşuna uğraşma… hiçbirine gerçekten anlam yükleyemeyeceksin… ama anlam aramayı gerektirenlerden de hiç vazgeçme. “Aslında bu biraz karışık!”

Şimdi sana hayatının sırrını verecek değilim. Aslında kimseye hayat sırrı verecek değilim… sadece anlatabilirim, elimden gelenin tümü bu. Burada, bunların arasında kaybolmanı istemiyorum ama başka yerde de kaybolmanı istemiyorum. Ya da en azından burada kaybol, burada bir şekilde benim içimde kedine bir gemi inşa edebilirsin.

Saçmalıklar!

Burası saçmalıklarla dolu bir kıta evlat. Asla ama asla mantığına doğru gelmeyecek bu kıtada yaşananlar. Bu saçmalıklarla yaşamaktansa bu denizde boğul. Bu karaya çıkmak istemezsin evlat. Çünkü birisi, zihnini eline geçirmeye ve seni hiç istemediğin ve henüz kendi istemediğini bile keşfetmediğin şeyler yapmak zorunda kalacağın durumlara maruz bırakabilir.

#OD | Küçükdeniz * Kendini, kimsesizliğe maruz bırakma evlat!