Etten Çuval

Aşk yüklü etten çuval Oğuz,
Ruh’u bu çuvalın ağızını kapar,
yandıkça yanar içi, öyle kaynar,
göğsümde güneşi uyutmuş adamım ben, nedir hâr?
Öyle değil Oğuz, henüz zerren yanmadı Aşk’ından…
Haklı olan Ruh’um da, dinlemiyorum hiç sözünü,
nefsimin sözü iki edilmez hiç, durmadan kanarım,
Sen nefsimden bir kapısın, peşinden koşarım.
Bilmiyorum henüz Hâk yangını nedir, azabı tadınca tutuşur aklım,
asıl o zaman yanarım da bilmiyorum nedir.
Bilgisiz kadar kötüdür Sen’sizlik, Sen’sizlik getirir cahilliği,
demiştim, Sen’sizliğin Cahiliyim.
Adına tükettiğim kalemlerin hatırına,
gel de hatırı kalmasın kalemin elimde…
Demin de Sen’i düşündüm, az önce de,
az sonra da Sen’i düşünürüm, sürer ömrümce.
Gel de gülme, Aşk’tan başı dönmüş Oğuz’un haline,
ne denir ki bu halime, delirmiş de delirmiş, de.
Hakettiğim budur, hak ettiğim yangın,
başımdan Aşk’ın aşkın…
Başımı aştın da arşa değmedi başın,
bakışların başkasında kaldı, kokun asılı havada,
onların değilsin umurunda,
başka kim böyle solur kokunu da?

Aşık İhtimali / 41