11. Mektup • Hiç Alışamadım

Zaman, ne kadar da acımasız değil mi sevgili?
Sana geç kaldım…
Vicdanım bundan rahat değil mesela.
Yani, ona ihtiyacımız olduğu gerçeği yakıyor canımı.
Sen’inle ilgili olan her şey zamana bağlı.
Ve ben “Sen Zamanı Fakiriyim.”
Önünde sonunda öleceğim.
Ölmüş olan herkes gibi.
O zaman ne anlamı var tüm bunların?
Ben Sen’i sevmek için sevmiyorum ki, ya da biri, birini sevebiliyor diye sevmiyorum ki, sevişmek için değil. Yüzünü izlemek için de değil.

Yani, bunlar Sana olan aşkımın yanında çok küçük şeyler. Ama bundan, bu küçük şeyleri küçümsediğimi çıkarma sakın. Onlar benim Sen dünyamın ekmeği, suyu gibi. Yani olmazsa olmazları.

Ama Sen olmayanları oldurduğun için, olmasa da olur. Belki de Allah bundan kızıyordur O’ndan başkasını çok sevmemize. Olmayan bir şeyi oldurduğumuz için. Ama aşk, bir kulun ellerinden olamayacak kadar güzel. Yani biri, mesela Sen, sırf Sen’sin diye içime bu kainata sığmayacak kadar büyük aşkı koyamazsın.

Yani bunu, Sen bile beceremezsin. İşte bundan vazgeçilmiyor ve bitmiyor olabilir aşkın. Yani, yaratıcının üflediği ruhun eseri olduğu çok belli. Yani Sevgilim, Sen’i ne çok seversem seveyim, ne kadar istiyor olursam olayım, bunda Sen’i de, beni de aşan, hiçbir zaman anlayamayacağımız bir hikmet var.

Aslında, benim Sen’i sevmekten böbürlendiğim, kibirlendiğim nokta, işte budur. Bana nasip olmasıdır. Neden bir başkası Sen’i benim kadar çok sevmeyecekse, bu imkansızsa, zaman da o denli imkansız buna. İsyan etmiyorum, bununla yaşamayı öğrendim.
“Ama hiç alışamadım sevgilim.”

03:40
#OD | Oğuz Boyutu – 11. Mektup